5.03.2007

ne zaman doldu bir sürü soruyla bu konu*

Geçen hafta cuma günüydü sanırım. Dört senedir yapmadığım birşey yaptım. Sabahleyin Maşukla yürüyerek sohbet ede ede buralardan taaa Meclisin oraya yürüdüm. Sonra yıllardır önünden geçtiğim yalnız heykellerin fotoğraflarını çektim. Bir de nihayet nüfus cüzdanımı değiştirdim. Üstelik de tepsi suratlı fotoğrafımı koydurttum yenisine. Bakıp bakıp eğleniyorum:) Hamileliğin 3. ayında çektirmiştim ehliyet için. O da ayrı bir macera ya neyse.

Bir de doya doya dergi karıştırdım kitapçılarda. Karıştırmak yetmedi aldım. Dergi kesmedi çocuk reyonuna daldım.:) Bir süre çocuk kitapları okuyacağım. Daha mutlu oluyorum bu aralar çocuk hikayeleri ile.

Bir de şu sorular meşgul ediyor beynimi
1- diyelim birinin fotoğrafını çektim yolda, kırda, parkta bahçede... Habersiz çekmek zorundaydım çünkü izin alsaydım bozulacaktı kare. Fotoğraf neredeyse bir portre oldu:) Acaba yayınlamak kişilik/mahremiyet haklarına saygısızlık olur mu?

2- tüm çeviri yayınlara şüpheyle yaklaşmak bir meslek hastalığı mı? Tanınmış, güvenilir bir isim yazılmadığı sürece çeviren: kısmına, "şimdi bu yayınevi kimbilir kaç öğrenciye bölüştürüp güzelim eseri, parça pinçik etmiştir yazarın aktarmak istediklerini" diye şüpheyle yaklaşmak, bir süre sonra da bunu neredeyse kurtulunamaz kötü bir alışkanlık haline getirip sürekli Türkçe yazan yazarların etrafında dönüp durmak hangi mantığa sığar? ya da sığar mı? ya da sığmaz mı?

3- ikinci çocuğu birincisine kıyasla daha profesyonel yetiştirdiğim hissine kapıldığımda birinci çocuk adına suçluluk duymam makul mu? yoksa nasıl olsa su kar yatağını bulur mu?

4- Bizde ki bu herşeyin bize batması ruh hali daha ne kadar devam edecek? sabrın sonu selamet mi yoksa alıp başını gitmek mi? Hadi diyelim devam ettik medyadan kaçmaya, cibiliyetsiz politikalardan uzak durmaya, insan özünden zerre kadar nasiplenmemiş canlılarla konuşmamaya... peki ya sonra? boyutlar üstü bir adam sende'cilik geliştirerek mi aşılır bu ruhumuzu kanatanlara karşı örelim duvarlarımızı mantığı? tüm bu izolasyon ne derece sağlıklı olacak çocuklar için? ya da vıcık vıcıklık mı mutluluğun ilacı....

5- ben neden bu aralar yerli filmlere merak sardım? peki merakımı gidermek için neden izlemiyorum gece gündüz merak ettiğim filmleri? hoş, bu sultanlık annemler gidinceye kadar da, yani bu tek başına saatlerce kitapçı gezmeler, fotoğraf çekmeler vs.

6- Ne kolay di mi sanal günlük yazmak günlük? İstediğimi yazıp istemediğimi yazmıyorum. Ama bu tercihlerim de pek feci şekillendirdi ayrıntıları günlükte, ona şaşıyorum:)))

amaaan neyse. Çok uzadı/uzar...

*Merak edene: sırf uyumlu olsun diye uydurdum. hiçbir manası yok aslında.

10 Yorum:

Annelog Atölye dedi ki...

Erkencisin:))Günaydın, iyi haftalar Sardunya:)

Ali Rıza Arıcan dedi ki...

Tolstoy bir yerde "Gunce yazarken sirlarimi saklamam mumkun ama roman yazarken sirlar kendiliginden ortaya cikiyorlar." demis. Nerede ve ne zaman okudugumu hatirlamiyorum ama insanin inanasi geliyor bilincaltinin hikayelerde ve romanlarda ortaya cikmasina...

Siz saklayarak da olsa yazmaya devam edin... Hem zaten okuyucular biliyordur sirlarin saklanmasi gerektigini... Bir gun bir hikaye yazarsaniz sirlarinizi hikayenin kahramanlarina bolusturursunuz... Boylece onlarin da sirlari olmus olur...

sevgiyle kalin,

Ali

yasemin dedi ki...

ben de sürekli film izliyorum. evde film izlemeyi son 1 ayda keşfettim, hiç de kötü olmuyormuş. zeki demirkubuz'un izleyemediğim 2 filmiyle başlamıştım (yazgı ve bekleme odası) şimdi isteyip de izleyemediğim başka filmlerle devam ediyorum. dün gece iki tane üst üste izledim. birinde mahvoldum lukas moodysson'un yüreğimde bir delik. lilja 4-ever'ın yönetmeni. o film de günlerce üzmüştü. neyse zor ama seyredilesi filmler. hayat berbat. neyse yerli film demişken reha erdem'in tüm filmleri vcd ve dvd olarak çıktı istersen. ben korkuyorum anne ve beş vakit'i izlemek istiyorum.
fırsat varken bol bol gez, filmlere de bak :) ha son olarak, çocuk kitapları okumayı ben de çok seviyorum. bu sıralar andersen okuyasım var, aldım.

Asortik Krep dedi ki...

İlk çocuk deneyimlerinin çocuğunu kötü etkilemesine katılmıyorum..Bilmeden belki de hayata hazırladın onu..Güçlü ve becerikli bir çocuğun olduğunu düşün çünkü isteyerek ya da istemeden iyi yetiştirdiğini düşünüyorum..Tekrar dünyaya gelsem ilk çocuk olmak isterdim.Zor ama güzeldi :))

Sardunya dedi ki...

Sana da günaydın annelogcuğum:) Çözemedim sırrını ama:)

Sardunya dedi ki...

Ali Rıza Arıcan
Hoşgeldiniz bloguma.

Sardunya dedi ki...

Yasemin
Sık dişini. Korkuyorum anne ve beş vakit bitmek üzere. Gönderirim sana.

Sardunya dedi ki...

Asortikciğim
Aslıdna kötü demek istemedim de sanki ikincisi daha keyifli büyüyor gibi. ve sanki kardeşim de benden daha keyifli büyüdü gibi:)

Tijen dedi ki...

Çeviri konusunda kesinlikle aynı düşüncelere sahibiz. Ben de kötü bir çeviri okumaktansa hiç okumamayı tercih ediyorum. Yerli yazarları okumak çok daha büyük bir sevinç veriyor. İyi yazıldıysa tabii..
Tijen

Sardunya dedi ki...

Tijen hoşgeldin tekrar:)
Demek ki çok da sağlıksız bir düşünce değilmiş benim ki:)
Bir de Maya ne kadar tatlı:)