5.04.2008

Anlam

* Şu an o kadar istisnai bir şekilde zaman geçiriyorum ki yazmasam olmazdı. Özel herhangi birşey yapmıyorum. Sadece yalnızım. Bu da istisnai bir durum. Evde üç kişiyiz. Maşuk ve Kaplumbağa ve Ben. Ben ayaktayım. Erkekler uyuyor. Aktris ev dışında. Uyku var diye evde iş yapmayım dedim. Ne televizyon açık ne radyo ne başka birşey. Sadece üst komşumun çocuklarının ayaksesleri var. Hava da kapalı. Yazmasam ve üç saniye gözlerimi kapatsam belki ben de uyurum. Ama yazasım geldi.

* İçimi o kadar deşiyorum ki. Özellikle cuma günü Geveze ile yaptığım telefon görüşmesi sonrası. Ortasından bir yerden anlatsam anlam kayması olacağından anlatamıyorum da. En başını da hatırlamıyorum. Konuya nerden girdiğimizi. Yo aslında hatırlıyorum sohbet girişini ama sohbet girişi değildi içimdeki kazı çalışmasını başlatan. Başka bir çağrışımdı. Telefonda da anlatamadım tabi. Ama o konuşmadan bu yana kendime hep neden? diye soruyorum. Artık çok içime düştüğümün farkındayım. Bundan da büyük mutluluk duyuyorum. Anlaşılma umudunu lafta değil de özde yitirdiğimden bu yana da kendimi daha iyi anlıyorum. Kendimi daha iyi anladıkça da daha barışık oluyorum. O zaman da hayatımdaki insanlar bana daha çok yaklaşıyorlar. Ama ben kendimi başka insanlara daha çok anlatmak istemiyorum. Tekrar başa dönüyorum. Gittikçe de cümlelerim kısalıyor. Yazdıklarım azalıyor. Sözlerim sadece günlük ayrıntılar ve gereksiz komik anılarla dolu oluyor. Mizah barındırmayan hiçbirşeyi hafızamın kaydetmediğini farkettim mesela. Bu beni mutlu ediyor ama bazen başkası için bencillik olabiliyor. İyi günde kötü günde yanımda olan dostlarım, arkadaşlarım, tanıdıklarım, ahbaplarım, akrabalarım, insanlarım elbette var hayatımda. Bahsettiğim yalnızlık aslında içimde tamamen bana özel bir sadelik arayışı/isteği/hayali. O kadar sık yaşıyoruz ki artık (biz=maşuk ve ben) bir çuvala girip yaşama isteğini. Hayatın özünde sessiz bir taş olmak galiba ancak bizi mutlu edecek. Çuvalı bulduk. Sessizliğe de ulaştık. Taş olmaya da az kaldı. Ama bu taş'lık tahta'lık da olabilir. Sadece birşey olmak. Öyle bir cisim olmak. ama fonksiyonu olmayan, doğası gereği öylece durması gereken birşey. Fakat bir tahta ya da taş ya da ne bileyim herhangi bir şey olduğumuzda da bunu o kadar özel ve biz başımıza yaşamak istiyoruz ve yaşıyoruz ki. Bazen bu dış dünyadaki ilişkilerimize de yansıyor. Ne bileyim. Susmak istediğim zaman susmaya alışınca, dışarıda susmanın hesabını vermek çok yorucu ve gereksiz oluyor. Neyse. Ordan oraya atlıyorum. Sonu gelmez bu yazının bırakırsam. Yazdıklarım yine bana özel oldu. Kim ne anlarsa yanlış anlayacak. Farkındayım. En iyisi ben bu yazının bu anlamsız pararafını burda bırakayım.

* Geçen gün katıldığımız konuşma öncesi hocamız dedi ki: "Çocuklara kızdım. Neden "Sardunya- Maşuk Öz" şeklinde yazdınız konuşmacılarımızın adını afişe, onların her biri ayrı birey dedim." Biz de aynı anda dedik ki : "AA hocam hiç sorun değil. Biz zaten Sardunya Maşuk olarak tek olduk. Soyadımızı bile attık. Ayrı bireyler değiliz biz. Biz'iz işte"
Gülüştük. ama en çok Maşukla ben anladık:)))

*Bugün yine bahçede çalıştık da biraz. Leylaklar açmak üzere...

11 Yorum:

denizzeynep dedi ki...

seni "anlamak" icin okumayı bırakalı cok uzun zaman oldu.. sadece çok lezzetli bir şeyin tadına bakar gibi okuyorum..ama ne tarifini merak ediyorum ne de içindeki malzemeleri..tek sorunum beynimde bıraktığı vazgeçilemez lezzeti..

Geveze Kalem dedi ki...

Bak şimdi, detaylı bir başlangıç olacak (ve uzun bir yorum) ama detayları severim, bilirsin.;-)
Tam Ebru'ya iyi geceler dilemiştim, kısa kısa birkaç cümlelik sanal sohbetin sonunda. Uyku öyle tatlı başlamıştı ki, kapatmadan bir de Sardunya'ya bakayım dedim. Sonra söylene söylene bilgisayarı alıp mutfağa geldim, kahvemi yaptım, oturup okudum. Büyük bir olasılıkla da şimdi saatler boyu yazarım.:) Bu geceki uykum sana armağanımdır, sevgiyle.;-)

Öncelikle, "Susmak istediğim zaman susmaya alışınca, dışarıda susmanın hesabını vermek çok yorucu ve gereksiz oluyor," cümlene çok güldüm. Seninle konuştuğumuzdan beri ben de bu konuya odaklanmış haldeyim. Tuhaf, konuşma ikimizi de kendi koridorlarında dolaştırmış. Mesela ben, "Sardunya neden böyle?" demedim, "Niye ben böyleyim?" sorusuydu ana başlığım.
İlk söylediğim söz hâlâ geçerli; hani, "estağfurullah," demiştin ya.
Sadeleşmek için karmaşayı yaşamak gerek. Zaten matematiksel olarak da başka açıklaması yok. Demek ki sadeleşmeyi başarmış olmak için -farkında olarak ya da olmayarak- bir yol katetmiş olmak gerekiyor. Yani "estağfurullah" hükümsüzdür.;-)
Karmaşayı erken tüketmişsin, bunda Maşuk'un payını önemsiyorum. Kim kime daha çok yaklaşmış bilemem ama önceki postta bahsettiğin gibi 'biz' olma durumu doyurduğu sürece 'özet' yaşamak, uzaktan çok albenili duruyor.

Anlaşılma umudunu lâfta değil, özde yitirdiğinden bahsediyorsun. Bana da öyle geliyor ki, en doğru biçimde çok kuvvetli bir kanaldan besleniyor anlaşılma duygun, gerisi zaten boş geliyor, zorlamaya gerek duymuyorsun.

Kendimi epey sorguladım bu iki gün içinde. Henüz erken olduğuna karar verdim. Çünkü iki gün boyunca kafa patlattığım 'puzzle'da birkaç küçük parçanın eksik olduğunu fark ettim. Belki seni biraz daha dinlemeye ihtiyacım var. Belki bir gün kahve sohbetinde açarsın 'özet' yaşama varan sırları.;-)

Çok sevdiğim bir anekdot vardır, bu konuya ilişkin hâlen daha içimde tuttuğum cümleciklerimin stoperi olsun bu şimdilik.:)
Sevgiler...

Ünlü bir ressam 55. sanat yılında bir sergi açmış. Kalabalık ziyaretçi gurubu tüm resimleri övgü dolu bakışlar ve sözlerle incelerken, bir resmin karşısına geldiklerinde kalıyorlarmış. Sergideki en pahalı resimmiş bu. Ve bütün bir tuvalde yalnız düz bir çizgi varmış.
Sormuşlar, "Nedir bu?"
"Düz bir çizgi," demiş ressam. Gülüşülmüş... "Peki neden bu kadar pahalı?" diye sormuş biri.
"Çünkü bu benim 55 yılda vardığım noktadır."

BeYHaN dedi ki...

bir fonksiyonu olmayan, doğası gereği öylece durması gereken bir şey...
çok sevdim bu benzetmeyi.

YAVRU KUŞUN ANNESİ ANNEKUŞ(*YASEMİN*) dedi ki...

MERHABA,
Bazen hatta çoğunlukla istediğim bişey oldu benim de fonksiyonu olmayan bişey olmayı.
ÖÖylece durmayı.
Hatta daha ötesi boşlukta yok olmayı.
Hayat ne kadar karmaşık, ne kadar yoğun.
Bazen ne kadar itici herşey.
Şöyle bi elimi eteğimi çekmeyi çok istiyorum.
Taş olmak değil ama...
Nasıl desem ööylece fonksiyonsuz, dahası dertsiz olmayı...
Hele insansız kalmayı istiyorum.
Varlıkları değil, düşünceleri bile olmasa beynimde...

Adsız dedi ki...

İkiz annesi
Tariflri de yok zaten içimdekilerin. Hepsi anlık hem de güzel anlık. Umarım bıraktığım tad bir gün sorun olmaktan çıkar:))

Adsız dedi ki...

Geveze Kalem
Rekor sende. Bana en uzun yorum bırakma rekoru.
Bir noktayı açıklamam gerekiyor. Ben sana gönüllü ifade verdim. İçten ve seve seve:) Bahsettiğim zorlama ve gereksiz savunmalar ise benim kıyımdan bile geçmeyen anlayışlardaki insanlara yaptığım açıklamalardı:)
Maşukun payı konusunda ve anlaşılma ihtiyacımın doyurulması konusunda o kadar doğru bir teşhisde bulunmuşsun ki. Reverans yaparak çekildim huzurundan bu kadar doğru teşhis yaptığını görünce. Bir kişi anlıyor. O da tam anlıyor. O zaman iki kişilik özet yaşıyoruz. Temiz oluyor:)))

Adsız dedi ki...

Beyhan
Teşekkür ederim. Çok sık gelir bu istek bana. Taş olsam ağaç olsam diye:) Bu dağ taş olma isteği aslında depresyondan uzak, insanların ortasında doğamla var olma, varlığımın keyfini sürme anlamına geliyor benim için artık:)

Adsız dedi ki...

Yasemin
Hangimize gelmiyor ki bu duygular?:) Ama aslında benim bahsettiğim mesela şehrin en orta yerindeki göbekte saat olmak gibi birşey. İnsanların ortasında hayatı seyretmek, kendimi hissetmek, akışla eğlenmek vs vs vs. Ben mağaramı bombaladım:) Şehrin ortasındayım:)

Adsız dedi ki...

geveze kalemim
sayende yorumlarda da dilim çözüldü. İyi ki varsın.

Adsız dedi ki...

yok yok sardunya rekor ben de olmalı,geveze kalem de deyil.:)
noluyo senin hafızana allaasen?
kelebek 99

BURÇAK MANGALCI BAŞEL dedi ki...

Su Olsam Ateş olsam
Göklerdeki Güneş Olsam
Konuşmasam Taş Olsam
Yinede Oynarmısın Benimle
Sus Olsam Kusur olsam
Ağızdaki Küfür Olsam
Doğuştan Esir Olsam
Yinede Oynarmısın Benimle
Benimle Oynarmısın
Sayılmasam Kaç Olsam
Topraktaki Güç Olsam
Aptal Gibi Suç Olsam
Yinede Oynarmısın Benimle


diyen demiş diyeceğini