Allahım! Demek bu koridordan gidiliyor onun yattığı yere. Hemşire Hanım, biraz yavaşlayabilir miyiz? Dikişlerim ağrıyor hala. Kırbaçlanmışım gibi yanıyor. Daha çok yürüyecek miyiz? Biraz daha yavaş lütfen. Bu duyduğum ağlama benim bebeğimden mi geliyor? Yaşıyor değil mi? Yok yok kandırdılar beni. Yaşamıyor. Ama söyleyemiyorlar. Blöf yaptılar ama ben anneyim. Yutar mıyım bu blöfleri. Kalkamam zannettiler yattığım yerden. Ama kalktım. Görmem lazım. Gözlerimle görmem lazım. Kucağıma almam lazım. Sarıp sarmalamam lazım. Saçlarını sevmem lazım. Koklamam lazım. Yoksa inanmam.
Hiç umudum yok ama yine de görmeliyim işte. Demek bu salonda. Ama burda bir sürü bebek var? Hangisi benim hemşire hanım? Gitmiş bile başka bir bebeğe hemşire. Acaba şu sol çapraz küvözde ki mi? Ne kadar küçük yazmışlar bu kartlara bebeklerin soyadlarını. Okuyamıyorum. Taa yanlarına gitmem lazım. O kadar yürüyemiyorum. Sezaryen ağrısı 2. gün geçmez ki.
Galiba bu da benim bebeğim değil. Halbuki burdaki en büyük bebek bu. En normale benzeyen. Efendim hemşire hanım? Ne? Şu ileride ki mi? Gerçekten mi? Yaşıyor yani öyle mi? Ama bu... bu... bu çok küçük. Gözleri niye kapalı bandajla? Neden heryerinde kablolar var? Ben yüzünü göremiyorum ki!!! Dokunabilir miyim hemşire hanım? Pardon! Bakar mısınız? Dokunabilir miyim? Gerçekten mi? Tamam. Sadece saçlarını okşarım ben de. Ama emin misiniz? Bu çok küçük. Benim bebeğim bu kadar küçük olamaz ki.
Ah be kuzum. Ben sana kuzum bile diyemem ki. O kadar küçüksün ki. Hemşire hanım!!! Hemşire hanım! Bilmiyorum ben birşey yapmadım. Dokundum sadece. Valla bir tek parmağımın ucunu değdirdin saçlarına o küvözdeki delikten. O anda öttü bütün monitörler. Nefes alacak değil mi?
Doktor Bey! Pardon, müsait misiniz? Nasıl bebeğimizin durumu? Anlıyorum. Tabi, siz de birşey söyleyemezsiniz şimdi. Beklerim ben de. Tamam sağolun.
Allahım! Nolur umut ver bana. Tek istediğim biraz umut. Sen bana biraz umut ver. Söz veriyorum ben onu ömür boyu çoğaltırım. Ne kadar kötü alışkanlığım varsa kurtulurum. Büyür adam olurum. Ama nolur yaşasın. Yaşayıp o da benim umudum olsun....
Yaşama umudunu bir bebekten daha çok ne verebilir ki bu dünyada. Her bebeğin göbek adıdır belki de umut...
Not: Şimdi o bebek 31 aylık. Koşuyor, konuşuyor, gülüyor, sen benim pastamsın diyor bana.
19 Yorum:
Körkütük ağlyorum be Sardunya'm. Şu an kucağımda uykuya dalmış oğlumun ellerini sıka sıka ağlıyorum!
"Yaşama umudunu bir bebekten daha çok ne verebilir ki bu dünyada. Her bebeğin göbek adıdır belki de umut..."
Tek geçerim bu sözü! Daha iyi bir ifade tanımıyorum.
Öpüyorum,(biraz ıslak olcak ama kabul et)...
ve ben de tam o cümleyi koplalayıp yorumları açmışken yapıştırıp, işte umut budur demek için, bir üstteki hatunun bunu zaten yaptığını görüyorum.. ben de diyorum ki 33. hafta erken, ama olmadığını biliyorum aslında..
gözlerim doldu yine..oysaki alışkın olmalıyız bunlara ama acıya alışılmıyor maalesef...yüreğine,kalemine sağlık :) öp,kokla kuzucuğunu, misler gibi...:)büyüdü annesi o :))))diyeceğim ama hala çok minikler bizim gözümüzde ve hiç büyümüyorlar,değil mi?
sağlıkla ve mutlulukla kalın :)annelerin en güzeli:)))
Çok fena oldum ben. Boğazım da düğüm düğüm..
Geveze Kalem
İlk defa yazı yazarken bıraktım cümlenin ortasında. Saçlarına dokunmak için izin istediğim yer yazarken. Evde de bir tek Kaplumbağa ve ben varız. Kaplumbağa da uyuyordu. Enikonu bağırarak ağladım...
Ebru seni dört gözle ve umutla bekleyen biri var burda. Biliyorsun değil mi?:)
Irmak'ın güzel annesi
Ne demesem sen anlarsın zaten...
Sanemcim
Bende öyle bir düğüm var ki... Kaplumbağaya her baktığımda kendini hissettiriyor.
Seni bana tanıtan yorumunda demiştin ki, "ilk defa bir yazıyı tekrar tekrar okuyorum." Ben de bu yazında kaçıncı kere okuyup yine yine yine ağladım biliyor musun? Bazı yazılar, cümleler, sözcükler titretiyor adamı. Ben bu yazıda ne çok titredim, ne çok!
Sen gereken her şeyi söylemişsin zaten. Ben de şu sulugöz hatunlarla birlikte ağlıyorum sadece...
son paragraf her şeyi anlatmıyor mu zaten.sizler melek annelersiniz
Sardunya sonu kötü bitecek mi diye diken diken olarak okudum.Çok şükür finali,son cümle güzeldi.
Allah bir ömür sağlık ve mutluluk versin sana ve yavruna.
Anneliği tadamayanlarıda anne etsin inşallah..
İşte sırf bu yüzden kapatma bloğunu
Bu cümleleri herkes okusun bebişinin kıymetini bilsin.Şu an işyerindeyim ve bu yazıdan sonra akşam olmasını dört gözle bekliyorum.
sevgili sardunya,
o doğduğunda henüz 6 aylıktı.Anlattıklarının bir çogunu ailesi olarak değilsekte yanlarıda olan birer dost olarak bizde yaşadık.Eve geldiğinde bağlı olduğu cihaz odaya giremeyişimiz,arada nefes almayı unutuşu....Küvezde o kadar uzun süre kaldıki doktor ya gerçekten zeki olur yada ümidinizi kesin bile dedi.Yemek kaşıgı kadardı boyu ve kibrit kadardı kolları bacakları, belkide daha küçük.Seninde eminim çok iyi bildiğin birçok panik anı ve anıyı ise anlatmasamda olur...
Sonra bizde kalmaya başladı 9 aylık olduğunda.Doktoru geç gelişebilir yaşıtlarını yakalamakta zorlanabilir dedi ama kimse yılmadı.3yıl gece gündüz birlikteydik.ve her doktora gidişinde hayrete düşürüyordu doktorunu.Bugün lise 1.sınıf öğrencisi.Yaşıtlarının tepesinden bakıyor ama hala akşamları saçlarını oynatmadan sevdirmeden kendini yatağa gitmiyor.Umut işte bu, ucunu bırakamamak ,yılmamak bu.Kaplumbağayı çok öp benim için sıkı sıkı sarılıp.sevgilerimle...
Kaplumbağayı çok çok öpüyorum..
UMUT OLMAK İÇİN YAZMAYA DEVAM ETMELİSİN.İŞTE SANA SEBEP!
Gözlerim ile beynim aynı anda açıldı, açıldığı an kaldığım noktadaki korkular aklımdan bir bir geçerken kelimeler sabırsızca döküldü, bebeklerim bebeklerim yaşıyorlar mı? Kimse yok mu burada..
-Pardon hemşire hanım bakar mısınız? Bebeklerim yaşıyorlar mı? Gülümseyen hemsire
-Sakin olun, yoğun bakımdasınız? Hareket etmeyin? Bebekleriniz yaşıyorlar ve yoğun bakımdalar sorar telefon eder durumlarını öğreniriz. Ağrınız var mı nasılsınız? Kalkamıyorum ve o zaman farkediyorum her yerimde hortumlar, torbalar, kollarımda iğneler, serumlar, kan torbası, kalkamıyorum, hareket bile edemiyorum yalnızca yalvarabilirim. Ben iyiyim yalnızca ben öğrenmek istiyorum, konuşmak istiyorum, bana telefonu getirin lütfen, lütfen.
-Yoğun bakımdasınız istediğiniz mümkün değil ama arayıp durumlarını size hemen söyleyeceğim. Hayır ben yalan istemiyorum, doğru neyse hemen öğrenmem gerek benim konuşmam gerek, lütfen sorumlunuz kim, kendisiyle konuşmam gerek, bana telefonu verin. Eşimi kardeşimi bulun lütfen. Kimselere ulaşılamıyor mu, çıldırmak üzereyim. Bebek yoğun bakımı yanıt vermiyor, birazdan yine deneriz diyor hemşire bana endişeyle bakarken.
-Fotoğraf evet fotoğraflarını çeksinler, lütfen ailemi bulur musunuz onlara söyleyin fotoğraf çekip getirsinler görmem gerek kendi gözlerimle görmem gerek, lütfen hemşire hanım lütfen gidip bebeklerim oradalar mı bakar mısınız? Benim için bu iyiliği yapar mısınız? Yaşıyorlar mı nasıllar gidip öğrenir misiniz? Artık sesim çıkmıyor, caresizliğimi gören adını sonradan öğrendiğim Filiz hemsire daha fazla yalvarmalarıma dayanamıyor ve gidiyor. Saniyeler geçmiyor, hiçbir şey düşünemiyorum ikisi de yaşamalı, biri ya da öteki değil ikisi de, herhangi birini bile kaybetmem mümkün değil, Allahım ne olur ne olur iyi olsunlar. Biri kızım biri oğlum benim, yüzlerini bile görmeden aşığım ben onlara, onlar benim herşeyim, herşeyim, Allahım hiçbişey istemeyeceğim bir daha senden yeter ki bebeklerim yaşasın, iyi olsunlar.
Filiz Hemşire gülümseyerek geliyor, nasıl yani yaşıyorlar mı ikisi de mi yaşıyor, yaşıyorlar diyor ikisini de gördüm, inanmak istiyorum ama gerçekten mi diyorum, yoğun bakımdayım diye yalan söylemiyorsunuz değil mi? Doğru mu söylüyorsunuz yaşıyorlar mı iyiler mi? Hayatımda durduğum en güzel cümle çıkıyor Filiz hemşirenin ağzından “ evet ikisini de gördüm ama kızını daha çok beğendim” Allahım diyorum evet gerçekten yaşıyorlar, bak kızımı beğenmiş oğlumu beğenmemiş, ikisini de görmüş, ikisi de oradaymış ilk kez ağlıyorum, ilk kez inanıyorum ve ağlarken gülüyor ve zorla konuşabiliyorum, canım oğlum benim yaşıyor güzel değilmiş değil mi? canım kızım benim o da yaşıyor güzelmiş değil mi? inanamıyorum peki nasıllar beyin kanamaları var mı, ventilasyon yutturmuşlar mı, hayır mı kanamaları yok mu Allahım inanamıyorum, burunlarında cihaz mı var ne cihazı sorar mısınız? Oğlumun kalp problemi vardı yoğun bakıma bildirir misiniz? Doğunca ameliyat olabilir diyorlardı, lütfen doktorlara söyler misiniz. Eşim nerede kardeşim nerede benim....Hemşire Hanım lütfen bana süt sağma makinası getirttirir misiniz?
-Yoğun bakımdasınız nasıl süt çekeriz.
-Bakın doğrulabiliyorum lütfen aleti getirttirin bebeklerime süt çekeceğim dayanıklı olmalılar, doktorlarıma söyler misiniz, bebeklerime zararlı olacak ilaçları vermesinler. Sütü çekelim ben iyiyim ne zaman görebilirim ben bebişlerimi, gidip görüp sonra tekrar buraya gelsem olmaz mı, bir sorsanız, izin alsak... Allahım o kadar mutluyum ki nasıl iyi bakacağım, nasıl seveceğim onları, her ağladıklarında Allahıma sükredeceğim, of demeyeceğim benim küçük mucizelerim az kaldı size geleceğim, çok az kaldı....
not: işin ilginci benimkilerde tam 31 aylıklar...
okurken resmen (biraz kaba kaçıcak ama) böğürdüm... Ağmalak eksik bi kelime geldi zira...
http://defneyleyasamak.blogcu.com
Çok enterasan. Rastgeleyi tıklayıp bu yazını okudugumda ilk kez okuyormusum gibi geldi, yine agzım buruldu, dudaklarım düstü, yorumlarda kendimi görünce sasırdım hatta. Enterasan di mi, aynı hisleri 2. kez ama ilk kezmiş gibi hissetmek... O zaman seni tanımazken, kaplumbağayı hiç bilmezken, hayatınıza hiç girmemişken hem de... Ne garip...
Yorum Gönder