- Bir anda, hem de hiç beklenmedik bir anda işini kaybeden ve tanıdığımız en çalışkan aile babalarından biri olan bir dostumuzu, Aktrisin sınıfındaki kan kanseri arkadaşını örnek vererek en büyük lüksün sağlıklı çocuklar olduğunu söyleyip teselli vermeye çalışmak ne tuhaf
- Kızımın bilmem kaç yıl önceki kreş öğretmeni ile karşılaşmasına ve gün boyunca o ilk öğretmeninin dizinin dibinden ayrılmadığını görmek, hepimizin gözlerinin dolu dolu olması, göz ucuyla da o gencecik öğretmenimizin saçlarındaki beyazları farketmek ne tuhaf
-Gözümde hep mercimek tanesi olarak kalacak küçük bir kız çocuğu ile, kendimce çocukça yaptığımı düşündüğüm sohbetin alakasız bir yerinde o küçük kız çocuğunun sözümü kesip babasının evi terk ettiği o ilk geceyi anlatması ve anlatırken boyundan büyük kelimeler kullanarak boğazıma yumruklar dizmesi ne tuhaf
- Kaplumbağanın "yeter bu kadar okuduğum, artık işe gitmem lazım, senin işine gideceğim" demesi üzerine "İngilizce lazım" demem ve onun da şakır şakır uydurukça bir İngilizce konuşması, "biz sizi ararız beyefendi" dediğimde de "oldu peki" diyerek odadan çıkması ve bir daha konuyu açmaması ne tuhaf
- Aktrisin bu gece gibi evimiz yerine arkadaşlarında kaldığı gecelerde odasının kapısını hep kapalı tutmayı istemem, odasına girememem, girersem sanki mahremiyetini işgal etmişim hissine kapılacağıma inanmam ne tuhaf
- Çeviri yaparken ayak sesi efekti yazmam gereken bir yerde topuklu ayakkabı ile yürüme ve hımbıl yürüme seslerini kelimeye dökemem ne tuhaf
-TRT 2'de 22. yılını dolduran Pop Saati programının içerisinde hala "nostalji" diye bir bölüm olması ne tuhaf
-Biri bir yerde makas falan kullanmadan, çottadanak dalından bir leylak kopardığında boğazımı kesiyorlar gibi panik olmam ne tuhaf
-Başkasının acılarını kendileri unuttuğunda dahi benim hala gidip gelip o acıyı mayalamam ne tuhaf
Son cümlede aklıma geldi, aylarca uğruna hop oturup hop kalkınan o yüzlerce yetim, sakat Filistinli çocuklar ne oldu...
12 Yorum:
çok çook kötü bir anımda okudum yazını..kendimi dünyanın taa öbür ucunda bir başıma ve kimsesiz ve öfkeli ve çaresiz hissederken birden sakinleşivermem ne tuhaf :))
Filistinli çocuklar bir dahaki toplu vicdan katarsisi seansımız için sahne arkasına geçtiler, sıralarını bekliyorlar...
sağlık sağlık sağlık gerçekten.Çocuklar büyüdüğünde daha bir savunmasız oluyoruz di mi kullanılan her cümle yapılan her hareket bir gün şak diye dönüyor,bilinçaltına atılsa bile bir gün bir terapide, çok dikkatli olmalı ne zor ama...
Öptüüüm
ne tuhaf sıçtığımın hayatına sövesim varken hatta bloga da yazmaya hazırlanırken seni okudun frenledim kendimi ozellikle ilk maddesinde...
Hayat ve insan zaten cok tuhaf....
çok güzel olmuş yazı.çok duygulandım aklıma kendi hayatımla ilgili şeylerde geldi.sağol
Butun bunlari tuhaf bulman; ama en cok da baskalarinin acilarini, onlar dahi unutmusken, icten ice mayalandirip kederlenmen, olsa olsa senin mayanin temizligindendir Sardunya.
Dilerim o arkadasiniz en kisa zamanda hayirli bir is bulur kendine. Ve misal verdiginiz o baba evladinin iyilestigini gorur cok yakinda.
Ne tuhaf kimi görsem,kimi okusam eskiyi katıp ardına yeniyi de sorguluyor.Gerçekten havalar mı tuhaf insan mı dünya mı biz mi:(
Kürt cocuklarini atlayip Filistinli cocuklardan soz edilince çottadanak dalından koparilan bir leylak gibi, boğazımı kesiyorlar gibi panik olmam ne tuhaf...
:-(
Bkz. insanın kendi silahıyla vurulması.
Keşke kaldırmasaydın:( Gerçi ben okudum nasıl olsa:)
Yorum Gönder