*İnsanlığın en acımasız yönlerinin bir sezon içinde canlı kanlı izlenip gözlenebileceği bol nüfuslu bir yer yazlıkçıların mekanı. İddia ediyorum ki yazlıkçılar topluluğu adamı keser de biçer de. Ben bu kadar derinlemesine dedikodu yapıldığını görmemiştim. Kim ne yer ne içerden kim neye kızmış, sinirlenmiş, küsmüş... herkes herşeyi biliyor. Boşuna yapılmış bu ayrı ayrı evler. Duvarlar işlevsiz. Emeklilik yazın format mı değiştiriyor ne? Bahçe sularken, çay içilirken, havuza girilirken, çamaşır serilirken... paso dedikodu:))) Ama ne yalan söyleyim apartman hayatındaki sinsi dedikodulardan çok uzak bir hali var buradaki kim, nerede, neden, nasıl konuşmalarının... Sanki şehirdeki iğneli oltalar gibi. Çıkarırken yırta yırta can yakıyor da burdaki dalga gibi. Sırtını dönersen yalayıp geçiyor. Bir de serinletiyor üstüne üstlük. Hayat topyekun hafif geçiyor galiba insanların üstünden buralarda. İpe asılan ıslak havlu kurumadan bir sonraki dedikoduya geçilmiş olunuyor güle oynaya:))
* Ve bana doğaüstü yaratıklar gibi geliyor bu yazlık sahnede mesela kapıyı çalıp tanıtım yapan dicitürkçü kızcağız. Üniformalı falan. Tüpçü mesela ya da sucu... Sen terliğini şaplatırken bir anda karşıma çıkınca ben alt yazıda şunu okuyorum: Aldanma güzelim bu fani hayata. Asıl hayat devam ediyor anayurdunda döke saça. Bu kadar kafiyeli değildir muhakkak gözleriyle söyledikleri de benim kafiye yapasım geldi de ondan.
* Ruhumun emniyet subabı dostları var. Olmadık zamanlarda pıt diye su üstüne çıkıyorlar. Sorgu sual etmeden benisırtüstü yüzdürüp kıyıya bırakıveriyorlar. Nerdeyse tek bir harfimden, bir saç telimden anlıyorlar altüst olduğumu, bir şeyi çözemediğimi mesela. Açıp soruyorlar. Ama ne olduğunu değil. Yapabilecekleri birşey olup olmadığını. Hatta biri bilir hiç anlatmam öyle derdimi tasamı, aklımı sıkanı.Hiçbirşeyimi bilmez etmez. Artık sormayı da bıraktı. Dedi ki sadece bağırıp çağırmak için ara beni.
Beni de bu mest ediyor. Emniyet subabı dediğin sorgulamaz, şişiriverir can yeleklerini.
Bir de oğlanın durduk yere geceyarısı, uykusunun arasında bana "hiç ayrılmayalım!" deyişi. Gel de sendele, düş. Korsem bu çocuklar benim. Oramı buramı toparlıyorlar.
*Picasa'da kütüphaneyi göremiyorum iyi mi... silsem silinmedi. Yenisini yükledim aynı hatayı verdi. Fotoğraf meselesi işkence haline geldi. Adobe Bridge kullanıyorum sırf fotoğraflara bakmak için bile. Kalifiye gösterse de işkence gibi. Photoshopla uğraşmayı çok seviyorum yine de. Bkz. yukarısı.(devamı gelecek)
*Pankart yaptırayım diyorum. "Maşuk efendi! Duy sesimi!" diye. Eskisi gibi konuşmayı özledim de kendisiyle. O olmayınca sürekli kendi kendimle konuşuyorum. Bir kısmını ona söylesem bari. Ya da susup karpuz yesek. O da yeter.
5 Yorum:
Sardunyam sen hep yaz, ben hep okuyayim, o kadar güzel yaziyorsun ki, kendimi baliklama senin dünyanda buluyorum:))
Sevgilerimle
Ben de katılıdım Belgin'e sevgili Sardunya.
Bütün yazlıkçılar aynı mıdır acaba?
Sevgilerimle:)
Ben de katılıdım Belgin'e sevgili Sardunya.
Bütün yazlıkçılar aynı mıdır acaba?
Sevgilerimle:)
not: seni çok özlediK.
Çınar& Sermin
Nihayet yorumlara cevap yazabilecek ortamı ve de en önemlisi internet bağlantısını bulabildim:)
Sevgili Belgin:)
Beklerim her zaman ve de bu güzel iltifatlar için teşekkür ederim.
Sevgili Özlem:)
Teşekkür ederim. Bizim şu avuç içi sitede bile öyle insanlar var ki... hepimiz apayrı:)
Çınarım ve Serminim
Burnumda tütüyorsunuz siz de. Ama ne gzelmiş seni çok özledik cümlesini duymak öyle.
Yorum Gönder