26.01.2010

İkinci gün










Tam gün buralardaydım. Gün bitene kadar aylaklık yapma fırsatım olmadı. Yalan söyledim. Oldu. Öğlen, üstüne güneş vuran ve hatta güneş ışığıyla yıkanan kadife kaplı bir kanepede oturup limonlu çay içtim. Kışın dibindeyiz ya. Benden mutlusu yok. Bir de iki gündür yepyeni şeyler öğrenmenin keyfini yaşıyorum. Eğitimi benim duyunca/anınca/düşününce kaşınmama neden olan mevcut eğitim sistemimizden uzakta yetişmiş bir hoca veriyor. Eğitim boyunca ne ses yükseltme var, ne "siz söyleyin" gibi talimatlar. Egzersizler veriyor mesela. Kaç dakika istersiniz diyor. Diyelim ki "On dakika" diyoruz. Tamam diyor. Biz on dakika o egzersiz üzerinde çalışıyoruz. Her seferinde sanıyoruz ki egzersizleri tek tek tahtaya çıkartıp bize yaptıracak, cık cıklayacak ya da basmakalıp diplomasi cümleleriyle hatalarımızı cımbızlayacak. Ama on dakika geçiyor. Tamam şimdi gidip kahve çay içelim diyor. Sadece birşeyler öğrenelim ama zorlamayla değil de istediğimiz kadarını istediğimiz gibi öğrenelim taktiği bu olsa gerek. Ben o her on dakika sonunda hep aynı korkuyla bekliyorum. Bekliyor-dum. Artık alıştım. Gittiğim en keyifli eğitim bu şimdilik. Üstelik gün sonunda aylak aylak yürüyüp oraya da gidiyorum. Misss.

2 Yorum:

bilge dedi ki...

merhabalar üniverstede bir hocam derdiki bir insanın dikkati 16. dakikada dağılır eğitimciniz iyi bir şey yapıyor sevgi ve dostlukla..

Brajeshwari dedi ki...

Bizde birgün bulusacaksak, burada bulusalım mı Deniz?