Sevgili Bay/Bayan,
Ne zamandır yoktu kağıdım kalemim. Olsa yazmaz mıydım sana yastığımın altında biriken rüyalarımın kırışık çarşaf aralarında saklanınca doksan derecelik sularda kaynatıla kaynatıla yıkandığını, çektiğini ama mis gibi sabun koktuğunu?
Anlatmaz mıydım her gün insanın gözlerindeki perdeden apayrı dünyaları nasıl izlediğini, her gözünü kapattığında yeni sahnelere gönlünü açtığını?
Söylemez miydim çocukluğun nerede bittiğini, kocaman bir dünyanın küçük kız çocuklarının omuzlarına nasıl apolet gibi tutturulduğunu?
Uzun uzun anlatmaz mıydım bir gün, kör kör dolmuşun penceresinden bakarken, o eski püskü memur lojmanının bahçesine ektikleri yeşilliklerin sıra sıra kafasını uzattığını görünce toprağın üstüne, gözüme sokunca doğa biz insanların o kocaman dünyalarının çözümsüz dertlerini zerre kadar dikkate almadığını, nasıl kafamı ani frenle cama çarpmışım gibi kendime geldiğimi, nokta kadar olduğuma nasıl sevindiğimi?
Yazsaydım bilirdin sen de giriş- gelişme - sonuç'sa altı üstü hayatım, giriş kısmını bilgi dolu paragraflarla kapattığımı, gelişme'de ise olayların seyrine dalıp gittiğimi.
Yazardım ama yoktu ne zamandır kağıdım, kalemim, mürekkebim, terliklerim, radyo isteklerim, fotoğraf makinesinde beni bekleyecek donmuş ani karelerim.
...
3 Yorum:
ya da,
sen olsun istemedim pek muhterem sardunya hanımcım...
Buldun ya kağıdı, kalemi saklandıkları yerden. Geç olsun, güç olmasın:)))
Kağıt kaleme ne hacet isteyen rujuyla da yazardı yazmak istediklerini.Hadi itiraf et bu sıralar yazmak istemediğini.Sevgilerimle.
Yorum Gönder