Nokta kadar kısa bir hikaye yazdım. İlk kurgu. Kurgu'nun ikinci harfine geçemeden bitse de detaylandırırsam sanki aynı etkiyi yapmayacak gibi geldi. Aklıma geldiğinde yaptığı etkinin aynısını yaratmaya çalıştım. Görüşlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum (hiç adetim değildir böyle silah zoruyla görüş sormak ama kurgulu edebiyat denizine atlamadan önce objektif değerlendirmelere ihtiyacım var. gerçekten.)
EŞİK
Pencereyi tıkladı tırtıl. Kapı çalıyor sandım. Boş eşiğe bir süre baktım. Yine aynı ses: “Tık tık tık” Kim o demeden açtım pencereyi. Girmedi. Karar veremedi sandım. Eli mi çarptı yanlışlıkla yoksa ziyarete mi gelmişti bilemedim. Buyur etmedim. Çay koydum kendime. Sandalyeyi pencereye doğru çektim. Sırtını döndü tırtıl. Sessizce oturduk. İzledik geleni geçeni. Dilsiz bir tırtıldı. Bakışlarından anladım. Fesleğeni yanaştırdım cama. Ben çayla o da fesleğen kokusuyla demlendi. İzlerken dışarıyı ruhum yavaş yavaş kanatlarını çıkardı. Sonra…
Sonra ben uçtum gittim pencereden. Tırtıl arkamdan perdeyi çekti. Mutfağa gitti. Çayın altını kapattı. Anahtarı arkasında bırakıp kapının, çarpmadan çıktı. Eşikte ölüme yattı.
10 Yorum:
Canım
İşte bu yaaa
Seni ilk tanıdığım zamanlarda tarzın çok etkilemişti beni
blogunu sonradan öğrendim
okudum
büyülendim
şahane bir bakış açın ve hayalgücün vardı
hayattan özel bir zevk alma tarzın
ve çok kuvvetli bir kalemin
demiştim
"mutlaka yazmalısın diye"
yok bee demiştin o ayrı bir şey aşar beni
ben emindin aşmayacağını
zamanı gelince başlayacağını
ben davetiyemizi kendim hazırlamıştım evlenirken
şiir yazmıştım
"zarif bir çizgi için binlerce nokta gerek biliyoruz
çok çok uzun bir zaman noktalar koymak istiyoruz"
diyordu
biraz devam edip
bir ömür boyu birliktelik çizgimize ilk noktayı koyuyor bugün evleniyoruz demiştim
şimdi sen de koydun ilk noktayı
nefiiiissss bir çizgi çizeceksin eminim
canım benim
açık olsun yolun
hadi rastgele .....
kucak kucak sevgiyle
Kendini saklama bence, ben senin kadar yazabilsem sererdim bir kilim gibi kapının önüne :))
Takipteyim, yenilerini bekliyorum..
Ölüme yatmasın eşikte tırtıl, konsun bir dut yaprağına örsün ardından kozasını o da uçsun özgürlüğüne aynı senin gibi..Sonra da buluşun onunla biryerlerde.Çok güzel bir başlangıç, devam dost sevgilerimle.
Çok güzel.
Çok da beğendim.
Sonu ekstra güzeldi.. Devam etse hissi uyandırdın bende.
Çok da güzel yaparsın, devam et diyenlerdenim:)
Kesinlikle devam etmelisin senin blogunla ilk tanıştığımızda söylemiştim sana neden kitap yazmıyorsun diye..
sevgiler
Esik icin cok ama cok guzel bir metafor bu Sardunya. Varligin devri daimine dair ne hos bir cikis noktasi yakalamissin. Yuregine, kalemine saglik arkadasim. Ben en cok, esik gecilmeden onceki o huzurlu ve mutevekkil demlenme sahnesine bayildim. Herkese nasip olmaz oylesi...
Benim birşey söylememe gerek var mı? Ne düşündüğümü gayet iyi biliyorsun:))
karinca kararinca:
fikir cok hos, cok dokunakli gercekten. ote yandan tirtilin pencerede oldugunu bastan bilmesek, boylece kapida olmadigina sasirsak anlaticiyla beraber...
bir de "izlerken disariyi.." yerine "disariyi izlerken,..." daha akici geldi bana.
bilmiyorum katilir misiniz...
sonuna bayildim:)
elinize saglik
Bayılıyorum böyle ruh haline göre anlam değiştiriveren "bukalemun" yazılara. Bence sen de çok hoş bir şekilde sunmuşsun bu oyunu bizlere. Harika.
ya evet süper herşey
ama "o fesleğen kokusu ile ben çayla demlendim"
kısmındaki hissiyatı
içime çektim mis gibiydi tadı
Yorum Gönder