26.09.2011

Geçer

gecer

En son birinci sınıf muharebesini alnımızın akıyla atlattıktan sonra (bkz. 8 yıl önce ve bende yaş 29) ikinci çocuğu da yaparız yahu ne var ki şu stresin yanında demiştik. Geçen gün arabada Maşuk'a dedim ki "Bizim Kaplumbağa bey kardeş istiyor". O da dedi ki "Ben bir kere gaza geldim. bir daha yemezler:)"

Veli toplantılarına girip girip çıkıyoruz. Her seferinde gerçekten uzaylı olduğuma kanaat getiriyorum. Okulun rehberlik servisinin seminerine gidiyorum. Sanırsınız ki karşımızdakiler antrenör biz veliler de a milli futbol takımı. Karşımızdaki mini mini birler ise  İngiltere falan. Allahım ne taktikler duydum. Sakın elinizi kolunuzu kaptırmayın'dan tutun da bunların isteklerine yüz vermeye gelmeze ve hatta teknoloji çocuklardan nasıl esirgenir'e kadar incir çekirdeği muhteviyatı. Ya ben gerçekten annelik ve velilikten bihaber bir deliyim ya da alem toptan delirmiş. Özellikle sıfır kilometre veliler. Çocuğa nasıl şefkat gösterilir adlı seminere daha çok ihtiyacımız var bana kalırsa "ezeli ve ebedi düşmanınız olan çocuğunuzu sırtından nasıl bıçaklarsınız" seminerlerinden ziyade.

"Ergenus delirius" adlı 8 sınıf toplantısından hiç bahsetmeyim. Mesela veli toplantısında saatlerce SBS propogandasını zerk ettiler önce. Ben parmak kaldırıp "sosyal faaliyet olarak ne düşünüyorsunuz çocuklara?Geçer" deyince de "valla ben her haftasonu 25 km çocuğumu getirip götürüyorum hafta sonu tenise. Sosyal etkinlik işi sizin kendi çabanızla olur" diyen bir müdür muavini kadına koca sınıftan bir iki kişi hariç ağzını açıp gık demedi. Burda da maç taktiklerinden öteye gitmeyen akıllar (?) alındı verildi. Mesela kızların giydiği ten rengi çoraplar "bu çocukların enerjisini nasıl doğru kanalize ederiz" konusundan çok daha fazla yer buldu gündemde.

Herşeye ve tüm eğitim sistemine rağmen sonuna kadar çocuklarımın iki omzunda tam destek sağlamaya yemin ettim bu iki veli toplantısı sonunda. Hiç bu kadar güvenmemiştim ne veli olarak kendime ve Maşuk'a ne de çocuklarıma.

Sözlerime son verirken Kaplumbağa beyin son  yumurtasını bırakıp kaçmak isterim:
"Ben iki mevsim severim anne. Biri yaz diğeri kış. Birini beklerken diğeri beni oyalıyor"

9 Yorum:

mavi dedi ki...

Bizim zamanımızda böyle faaliyetler yoktu ailelerimiz için. Düşünüyorum da biz nasıl yetiştiysek bi şekilde aynı şekilde farklı da olsa şimdiki zamane çocukları da yetişecekler inanıyorum. Hani veli mi olmak ergen, sınav stresiyle uğraşan çocuk mu olmak daha iyi karar veremedim. Ve son olarak Kaplumbağa'nın ettiği lafa da hakketen bayıldım. Bu sözü diyen bi çocuğa sahip olduktan sonra veli toplantısına gitmeğe ne gerek var.. :))

Anne İş'te dedi ki...

al sana bir çerçevelet as yazısı daha

Tanya's dedi ki...

Hof..sanki yarış atı yetiştiriyorlar.

heidi dedi ki...

Zorunlu eğitime hayır diyordum bir ara ama bunu eyleme geçirecek gücüm yok. Benim çoluk çocuk okula başlamadan o gücü bir yerlerden bulmalıyım. Fena korkutuyor gözümü böyle şeyler. İş bilmez yöneticiler, kıyas manyağı veliler.

Ben günümü Kaplumbağanın sözüyle güzelleştireyim. Mevsimlerle oyalanan yavru; sakın köreltmesin senin o güzel aydınlık beynini bu sistem.

Denizden Esintiler dedi ki...

Hem öğretmen hem de 8. sınıf velisi olarak düşüncelerini sonuna kadar destekliyorum.

yasemin dedi ki...

çok daraldım ama kaplumbağanın sözleri çok güzel. canım benim.

anne kaleminden dedi ki...

filozof gibi konuşmuş kaplumbağa...

Feride dedi ki...

sizin tesbitleriniz ve düşüncelerinize çok hak veriyorum bu konuda. fakat son edilen aforizma sanki bayragı eline alıp en başa getirdi yahu. nasıl güzel bir laftır o öyle bayıldım..

feride

Sardunya dedi ki...

Tek tek teşekkür ederim. Kaplumbağa da okuma yazmayı iyice söküp okusun bu yorumları istiyorum.

allahsız tosbaaam! İyi ki bizimlesin!