9.09.2011

Hey gidi Küçük İskender

"Şairlerin romancılardan ayrıldığı en önemli nokta bu; kafalarının açılması. Level atlaması, -oyunu sevdiğim, oyun gibi düşündüğüm için kullanıyorum bu tabiri- riskini de artıracaktır aslında. Algı açıldıkça şiir de hayat da zorlaşıyor"

“Bedeni doktorlar gibi görmek de çok daha ağır. Hastalanmadıkça ne kadar farkına varıyoruz ki bedenimizin? Hastalandığınız zaman hissediyorsunuz bedeninizi. Edebiyat ve sanat da hastalığı hissetme biçimi değil mi aslında? İçinizde bir sıkıntı olması, farkında olmanız. Kendinizi yalaya yalaya tedavi etmeniz.”

"O zamanlar otobüsler İzmir’in içinden geçiyor. Otobüs bir tren yolunun önünde beklerken gözümü açtım, bir köpek gördüm. Köpek uzaklara bakıyor. Onun baktığı yerlere bakmaya çalıştım, hiçbir şey yok, sadece dağlar. O zaman Cansever dizeleri aklıma geldi; “kim bakardı uzağa köpekleri saymazsam.” Bodrum’a iner inmez bir Edip Cansever kitabı aldım. Ben onu anlayacak kapasitede değilmişim, kabahat bende, ben salağım çünkü. Şairleri anlamıyorsak bizimle ilgili bir sorundur o."

“Okumak lazım. Yoksa yazamazsınız. Algı, okuduğunu anlamakla çok ilgili olan bir şey. Vasiyetname, kanun, sevgili mektup...  Ne yazıldığını iyi okumak lazım. Yazmak hava civa. Yazmak eylemi hep var hayatta, okumak o kadar yok.”

“Farklı üsluplarla aynı şeyi söylüyorsam derdime derman bulamamışım demektir. Sıkıntı geçmemiş demektir.”

“Roman bana göre en uyduruk edebiyat alanlarında biri. Eylem yazılan bir değil, yapılan bir şey olması lazım. Koştuktan sonra koştum, terledim diye anlatmak garip geliyor. Ama şiir farklı. Şair, kabilenin büyücüsü. Ne yemek yapıyor ne ava gidiyor. Avdan dönen kabile üyesi onun yaptıklarını izliyor.”

“Hiç de marjinal değilim. Gayet sıradan bir hayatım var. Marjinal görmek istiyorsanız, televizyonu açıp Müge Anlı’yı izleyin. 26 senedir teyzesinin kızına tecavüz eden adam var orada. Nerelere gitmişler! Halk marjinal olmuş, biz sıradan olduğumuz için ‘marjinal’ kalıyoruz. Ben bir şey yapmıyorum, aynalık yapıyorum sadece.”

“Gereksiz sorumluluklar alıyoruz: ‘En iyi anne benim, en iyi gazete benim, en iyi iş adamı benim’ gibi. Öyle değil. Sen bir annesin, sen bir iş adamısın, sen bir gazetesin, ben de bir şairim."

Röportajın tamamı için tık 




1 Yorum:

Yunkabu dedi ki...

“Farklı üsluplarla aynı şeyi söylüyorsam derdime derman bulamamışım demektir. Sıkıntı geçmemiş demektir.”


Bana çok uygun..