Herkes düşünür en az bir kere gibime geliyor. Ya da kimse düşünmez de ben öyle sanırım. Düşünmekten öte çok merak ederim nasıl olacağını ölümümün. Ne zaman, nerede, nasıl...
Karamsarlık, depresif ruh halinden beslenen bir merak değildir bu. Düpedüz insan olmanın verdiği bir merak.
Dün merak etmeyi bir kenara bırakıp hayalimdeki ölümümü düşündüm. Herkes sadece o son saniyeleri düşünüp uykuda ölmeyi hayal eder ya. Ben sahneyi kurguladım. Saati, zamanı, dekoru, tüm ayrıntıları, film müziğini, son replikleri.... Gerçekleşmesi için can attığım bir hayal değildi ilk defa kurduğum. Kendimi düşününce en idealı ve beni en mutlu edeni nasıl olur diye düşündüm...
Akşamüstü olmalı. Herkes işinden gücünden evine dönmüş ama geceye de kendini bırakmadan önceki o birkaç saatlik akşamüstü rehavetinde gelmeli mesela ölüm. İlkbahar olmalı. Mutlaka rüzgarlı olmalı hava. Ama pırıl pırıl da bir güneş olmalı. Güneşi sevdiğimden değil de ağaçların rengini calı görmek istediğimden. Rüzgar o kadar şiddetli esmeli ki ağaçlar el sallar gibi sağa sola yatmalı arkamdan. Ama toz da kalkmamalı sokaklardan rüzgarla. Çamaşırlar asılı olmalı balkonda. Onlar da el sallar gibi sallanmalı. Çoktan kurumuş olsalar da reddetmeliler toplanmayı, katlanmayı.
Çocuklar yine oynamalı parklarda. Tüm kış evde kapalı kalan insanlar kendilerini sokağa atmış olmalı. Bir ben evde olmalıyım. Öncesinde biraz balkonda oturup herşeye şükretmiş olmalı, içimden teşekkür etmeyi hatırlamış olmalıyım.
Herkes bekliyor olmalı ölümümü. Çekmeden kurtuldu denilse mesela arkamdan. Böylece sevdiğim insanlara en azından bir avuntu bırakmış olmalıyım.
Çocuklarımı tek tek öpmüş olmalı, onlara sayısız mektuplar bırakmalıyım.
Müzeyyen Senar çalmalı mesela radyoda. Oynak bir oyun havası. Efelenen sesiyle söylemeli. Güneş batmak üzere olduğundan hafif turuncu olmalı gökyüzü. Ben gittikçe de kararmalı ağaçların yeşili. Rüzgar kesilip gece geldiğinde de gitmiş olmalıyım.
* Çizim: Eredel- Starcatcher
17 Yorum:
şu depresif halime bir iyi geldi ki ohhh sorma...
(allah gecinden versin bu arada)
hiç hazetmedim yazından anlatımdan değil konusundan...
baktım d aşimdi nasıl renksiz kokusuz saydam yazmışım kendimi tanıyamadım yayınlanınca nereye gidersin neden düşünürsün böyle şeyleri yok sil gitsin kafandan bak yazacak birşey bulamadım hayret
Ben hep şöyle bir ölüm hayal ettim: ben öldüğümde beni seven insanlar sanki hiç varolmamışım gibi unutversinler beni. Normal yaşamları devam etsin. Annem babam kardeşim hiç ağlamasınlar mesela. Başka kim varsa o sırada hayatımda sanki farketmediği bir eşya ortadan yok olmuş gibi olsun benim ölümüm. Cenaze olmasın. Tabut mezar gibi şeyler de. Buhar olup uçayım. İşte böyle bir ölüm benimki.
düşünmemeli sanırım.. Hiç ölmeyecek gibi yaşamaktan değil derdim.. Bir gün gelicek zaten olacak, kurgulara takılmadan sadece gideceğini bilmeli insan..Ama şimdi şu anda yaşamalı..
Daha bu sabah, tramvayla Sultanahmet'e giderken düşündüm. Acaba nasıl bir sonsuzluk hissi ve ruh denen birşey nasıl birşey acaba diye.
İki gün önce bir arkadaşım aslında bu dünyanın cennet ve cehennemden ibaret olduğu, asıl hayatın çoktan yaşanıp bittiğine dair bir inançtan sözetmişti. Harika deyiverdim ben de. Hiç kasmaya gerek yok o zaman diye de ekledim:))=
Sen yine de çok kurgulama. Sevmem ben dönüşü olmayan ayrılıkları...
Okudum, boğuldum, ağladım, depresif bi hale büründüm, kalbim hızla çarpmaya başladı, aklıma kızım geldi, yutkundum, hemen unutmak istedim, yok öle bişe şaka şaka şaka...
Öptüüüm
Bismillahirrahmanirrahim.. Nerden çıktı, nerden aklına geldi.. Tööbe tööbee...
"...Öncesinde biraz balkonda oturup herşeye şükretmiş olmalı, içimden teşekkür etmeyi hatırlamış olmalıyım..."
Cok guzel bir insansin sen, cok guzel. Dilerim bu dunyada da iyilik gorursun obur dunyada da.
Gune nemli gozlerle ve sicacik bir yurekle baslamama vesile oldugun icin de ayrica tesekkurler.
İlkbahar olmasını sevdim ve hayırlı bir şekilde olmasını ..
Yani kendim için birde ben unutulmamak isterim, tembih ettim bana kullanılacak yemeni de oyalı olsun :) Asortikim ya..
Akşamları camide okunsun duam,yedi gece arkadaşlarım eve gelsin konuşsunlar beni isterim :)Bloğumda açık kalsın.. Birde organlarımı da bağışlamayı düşünüyorum ben.
Seninki de bakınca hiç kötü gelmedi bana.. Sevdiğim şarkıları dinlerken sevdiklerim birde beni ansa..Yine de yaşlanınca olsun derim :)
Sana bunu düşündüren ne acaba? ben onu merak ettim. bir de hiçbir konuda senaryo yazmamak en iyisi. çünkü an be an koşullar değişiyor ama sen senaryoyu bir defa yazınca, koşul ne olursa olsun aynı senaryo oluyor ve bu defa da "hayır ben bunu istemiyordum ki" diyorsun. Bu nedenle her zaman "hayırlısı neyse öyle olsun" demek en güzeli. ölüm bir son değil bir başlangıç. cennet, cehennem diye birşey de yok. hepsini biz yaratıyoruz.
Sen bu ara fazla yoruldun sanırsam:))
ilginçtir, beni o kadar ürküten ölüm senin kaleminden yazılmış haliyle bana hiçte korkunç gelmedi. aksine üzerime bir huzur geldi diyebilirim. yine de ölmek için her zaman genç insanoğlu, yaşanacak çok şey var daha...
insanlarin agzindan cikan laflari oldurma gucu olduguna inaniyorum.
Bu yuzden boyle seyleri pek dusunmek istemiyorum.Sanki kanserli bir hastayi anlatmissin,arkasindan kurtuldu desinler derken.Bende arkamdan oglum,ailem aglamasin beni ozleyince dualarla ve iyilikle ansinlar yeter derim..
Alo bacim iyi misin? Bak ses ver, yoksa radyolarda Muzeyyen Senar calinmasini yasaklatacagim ikinci bir emre kadar:)
Duygularımın tercümanının notu: Ben ne ürkerek ne kaçarak ne korkarak yazdım aslında bu yazıyı. Aslında normal bir gündeki normal olaylardan birini ayrıntılı olarak düşünmüşüm gibi geldi. Ne depresiftim yazarken ne de çok mutlu. Normaldim. Ölümü de doğumla aynı kefeye koyduğumdan hayatın evrelerine ayrımcılık hissetmeden yazmak istedim. Uyku bastırınca ağzın yırtılırcasına esnemek gibi elini yüzünü bunalınca çarpa çarpa soğuk suyla yıkamak gibi doğası gereği ve hayatın bir parçası olduğu için güzel bulduğum bir hayale ve hatta hayatın kendisine methiyeydi.
tüylerim diken diken oldu ne kadar değişik bi yazı yazmışsın ölümün bu kadar sıcak geldiğini böyle satırlarla anlatıldıgını okumamıştım hiç....
Merhabalar sitenizin ismi beni çekti misafiriniz oldum sardunyaları çok severim ..ölüm ve doğum heriki yazınızda güzel anlatılmış beni okurken tebessüm ettirdi..ben yinede çocuklarımın kendileri aile olmadan ölmek istemezdim...anlatımınızı benim hayal ettiğim şekilde resmetmek isterdim güzel resim olurdu..sıkılmazsanızın artık sürekli misafirinizim..sevgi ile kalın..
Yorum Gönder