30.08.2009

O kadar

O kadar sakin bir gündü ki...En büyük aktivite planım annemin doğumgününü telefon açıp kutlamaktı. İlk işim bu oldu sabah.

Öğle sıcağında eve kapanıp film izlemek istedik.
Karayip Korsanları'nı Kadayıf Korsanları yaptı Kaplumbağa. Alt yazılı bir filmi baştan sona izleyebildim. (Simultane kabininde Maşuk vardı).

Aktris mahalledeki bisiklet çetesiyle bisiklet tamircisine gitti geldi, car car öten bir kornayla. O kadar oğlanın içinde bir erkek fatma yetişiyor diye endişelendi gibi Maşuk. Kokoşluktan iyidir dedim. Haklısın dedi.

Film sırasında ben kendime bir çanta ördüm. Elimde de astarını falan diktim. Ördüğüm battaniye parçalarını içine koyayım diye. Poşet kullanmayayım diye. Bu arada yaklaşık bir yıldır tığ işi müptelasıyım. Tedaviye ihtiyaç duyacak kadar. Ve de fotoğraf makinesinin pillerini şarj etmeye üşenip iki zincir çekmeye üşenmeyecek kadar.

Akşamüstü bahçeye indik. Ben biraz örgü ördüm. Maşukla Kaplumbağa sararan otları temizlediler. Sonra eve gel, oğlanın banyosu (yarın okul başlıyor), akşam yemeği derken.... bitti gün. Hiçbirşeysiz geçen gün kadar güzeli var mı? Son aylardaki en güzel gündüzümdü.

Bu yazıyı yayınladıktan sonra Kaplumbağa yakaladı beni mutfak civarında. Meleğimsin dedi. Ayyy diye eriyince ben yüzümdeki ifadeyi ıskalamak istemedi herhalde ki üstüne işeyeyim mi diye absürd bir soruya kapanışını yaptı günün.

Sonra televizyondaki reklama takıldı gözüm. Food and travel dergisi İZ'in belgesellerinden mi hediye ediyormuş ne. Ah bir de adı Türkçe olsaydı şu derginin dedim. Kesin alırdım dedim. Sonra da içimden şöyle devam ettim:
Türkçe olsaymışmış. Ne kadar daha takıntılı olacaksın ki... kızım, senden azıcık telkinle hem bir Ağ.ca hem de bir Per.in.çek hem Hi.zb.u.lla.hçı hem de de.a.şkape.ce.ci yetiştirilirmiş. Ne de sabit fikirlisin. Ve de taktın mı takma artık. Al belgeselleri, bırak dergi ismini protesto etmeyi.

Sonra da dedim ki: Kes de git oğlanı yatır. Saat kaç oldu.

0 Yorum: