Tamamlanmış resim olmadan bir araya getirilmeye çalışan yapboz da ister istemez zorluklar olacaktır. Bu en çok duygular ve ilgi alanlarında ortaya çıkmaktadır. Belli bir yaşa geldiğimde sinemaya olan aşırı düşkünlüğüm önceleri, çocukken ailemin yaşantısı dışındaki yaşantıları görmek ve kendi kurallarımı belirlemek için fırsat olarak ortaya çıkmıştır. Seyrettiğim filmlerde eşlerin, babaların davranışları, bir ailenin yaşantısında nelere önem verilir ve insanlar olaylar karşısında neye nasıl tepki gösterir gibi olayları analiz ederek kurallar oluşturdum.
Ancak, günlük yaşantı için gereken kuralları oluşturduğumu düşündüğüm ve olmadığım bir şey olmaya çaba sarf etmeyi bıraktığım anda artık normal filmleri seyredemez olmuştum. Melodramlardaki insanların artık olaylar karşısında verdiği ezberlediğim tepkiler veya komedi filmlerindeki (aşırı absürt olanlar hariç) insanların kendileri veya başka insanların zayıflıkları, yanlış ve uygun olmayan hareketleriyle dalga geçmesi, aksiyon filmlerindeki kahramanların tipik ve inandırıcı olmayan kusursuzluğu artık filmleri seyretmemi engelliyordu. Bir noktadan sonra bu filmler ya yapamadığımı ya da yapmak istemediğimi gösteren ve duyularımı rahatsız eden görüntüler haline gelmişti.
Bunun tek istisnası inanılmaz absürtlükteki komedi filmleri ve kanlı ancak inandırıcılıktan uzak korku filmleriydi. Absürt korku filmleri bana tamamen farklı bir kültürün tamamen olmayacak yaşantısını anlatıyordu. Korku filmlerine olan saplantımı çözebilmiş değilim. Ama sanırım sıkışık trafikte öndeki arabaya çarpmamı isteyen ancak diğer yandan kurallara uyup yavaş gitmemi ve kırmızı ışıkta geçmememi isteyen oğlum ile aynı noktadan ortaya çıkıyor. Aynı şekilde, ben de gerçekçi görünen veya gerçek gibi çekilmiş olan korku filmlerini seyredemiyorum.
Nedenini bilmememe rağmen tüm duygularımı, mantığımı ve düşüncelerimi tamamen sarsan LOST ise tüm bu sınıflandırmaların dışında apayrı bir fenomendir. Lost’u Asperger ile ilgili farkındalık öncesinde keşfetmiş olmama rağmen, Asperger farkındalığı sonrasında LOST karakterlerinde olduğu gibi tüm hayatıma yaptığım flashback’lerin ben de çok etkili olduğunu söyleyebilirim.
Aspergerle ilgili okuduğum kaynaklar içinde bir çocuğun başından geçenler çok ilgimi çekmişti. Annesi ve annesinin bir arkadaşının konuşmasına tanık olan bir Aspergerli çocuk, bir çocuğun tren yolunda oynarken kaza geçirdiğini duyar ve onlara büyük bir mutluluk içinde, gülerek bakar. Bunun üzerine anne, çocuğuna kızarak bunun gülünecek bir şey olmadığını çok kötü bir şey olduğunu ve utanması gerektiğini söyleyerek odasına gönderir. Çocuk odasına giderken şunları düşünür ve devam eder gülümsemeye;
- Ne kadar aptal bir çocukmuş, tren yolunda oynamamalıymış.
- Ben hiç tren yolunda oynamam, demek ki ben ölmeyeceğim.
- Eminim annesi çok üzülmüştür. Ben tren yolunda oynamadığım için ölmeyeceğim, annem üzülmeyecek.
- Çocuğu da tanımıyorum, annesini de iyi ki bu benim tanımadığım insanların başına gelmiş.
- Ne kadar aptal bir çocukmuş, ben aptal değilim.
Oğlumla iletişim kurup bir şeyler anlatırken onun aklının bir sürü çağrışımın peşinden koştuğunu, her kelimenin onun kafasında bir görüntü oluşturduğunu unutmamaya gayret ediyorum. Bu nedenle oğlumun yüzünde her zaman olmasını istediğim ifadenin olmadığını veya olması gereken tepkiyi alamadığımı görüyorum. Kendi deneyimlerime dayanarak, bu bende umutsuzluk yaratmıyor. Duruma göre ifadesiz duruma göre umursamayan yüz ifadesinin arkasında mantığına uygun şekilde anlattığım her şeyin aklındaki görüntülerle birlikte düzenlediğini ve kendi kurallarını oluşturarak onun kendisini hayata hazırladığını biliyorum.
Eşim ve kızımla yapmam gereken birlikte çalışmak ve ona yardımcı olmak. Şu aşamada dezavantaj olarak görülen özelliklerini avantaja çevirmek. Kurban olarak üniversiteli işsizler veya mutsuz işlileri isteyen sistemden onu korumak ve mutlu olacağı sade bir yaşantıya hazırlamak (bu NT kızım için de geçerlidir aslında). Hazırım dediğinde onu dayanabileceği kadar ringe sokup, pes etmeye yaklaştığı anda o pes etmeden havluyu atmak ve daha da iyisi havluya sararak dinlenmesini ve yenilenmesini sağlamak. Tünelin içinden baktığında sonundaki ışığı görmesini sağlamak ve tünel içinden geçmenin ona yapacağı işler üzerinde daha fazla yoğunlaşmasını sağlayacağını hatırlatmak. Çevresindeki çoğunluk için önemli olan futbol, siyaset, para ve lükse düşkünlük gibi konuların kendisi için önemli olmamasının sorgulanacak veya utanılacak bir şey olmadığını ve belki de iyi bir şey olduğunu söylemek. İnsanları ne zaman sıktığını ve ne zaman eğlendirdiğini öğrenebilmesi için ona dürüst şekilde geri bildirimde bulunmak (bu yazıyı bir türlü bitiremeden devam etmiş olmam sebebiyle de konuda kendime fazla güvenemediğimden Eşim ve Kızıma büyük görev düşüyor). Özetle kendisinin her açıdan İNSAN ama bazı açılardan FARKLI olduğunu öğretmek.
Aspergerli olduğumu bilmeden yapbozun büyük resmini kendime göre yaklaşık olarak 37 sene içinde tamamlayabildiğimi düşünüyorum. Olmayacak bir ben olmak için çabalamayı bırakıp, ihtiyaç duyduğum tünelleri tamamladığım zamanlara tekabül ediyor bu. Çocukları için bu kadar uzun bir yazıyı hiç sıkılmadan okuyarak bu satırlara gelebilen insanların yetiştirecekleri çocukların da çok daha şanslı olacağını düşünüyor ve bu kadar zaman kaybetmeden, bu kadar kendini yıpratmadan bu hedefe ulaşacağına inanıyorum.
- BİTTİ-
7 Yorum:
Sabırla ve içtenlikle paylaştığınız için, bizden teşekkürler.
Ne sabri?! Daha da olsa daha da okurdum ben. Adam yerine koyup paylastiginiz icin asil ben tesekkur ederim. (Ay su asil kelimesi burada da karsimiza cikti ya, pes diyorum pes:))
Sonuna dogru "insanlari ne zaman sIktIgini ve ne zaman eglendirdigini ogrenmesi icin ona durust sekilde geri bildirimde bulunmak" kismi beni cok huzunlendirdi yalniz. Gerci devaminda cok zarif bir espriyle tamamlanmis o cumle ama ben yine de huzunlendim iste. Neden hep sizin ogrenmeniz gerekiyor kuzum?! Bu kadar eglenmek neyimize bizim deyip biraz da biz ogrensek sIkIlmadan dinlemeyi ve anlamayi...
ben de çok severek okudum ustelık henuz anne bile değilim :)
ama merak ettim ve okudum çok teşekkürler deniz sana ve maşuk beye :)
sevgiler...
Aslında Deniz biliyor musun, eşin ne kadar güzel ve akıcı yazdığının farkında mı acaba? Tüm yazıları aynı anda ve bir solukta okudum (sıkılmak mı?).. Hakkında hiçbirşey bilmediğim bir özelliği, adeta 'anladım'..
Teşekkür ederim ona da sana da.
denizcim çok güzel bir bilgi oldu benim için. ben bunları döküm alıp velilerime göstermek istiyorum. eminim bir nebze rahatlatır o insanları.
aspergerli bir çocuğum yok ama ilgiyle ve hiç sıkılmadan okudum. elinize sağlık.
hani filmlerde esas kadın aceleyle bi yazı okur, telasla, böyle harfler arial modda ekranda akar hani de hani aslında filmdeki görüntü beyin kıvrımlarından akan bir sürü arial harf olur, aynen öyle okudum... yazı bitti, halen arialler ucuyor kafamda... gözümü kapattıgımda bile... ankaraya gelmem gerek, öyle hissettim...
Yorum Gönder