Bu hafta Sardunya ve Deniz mektupları yerini Maşuk'tan mektuplara yerini bırakıyor. Aslında tek bir mektup.
Asperger Sendromlu olduğunu 42 yaşında öğrenen ve 4 yaşında Asperger oğlu olan bir babanın bir aile destek mail grubuna yazdığı bir mektup. Vesile olsun. Bu hafta Asperger ve Otizme dikkat çekme temalı olsun dedik burası. Uzun olduğu için arkası yarın'lar şeklinde olacak mektup. Hiçbir satır atlanmasın diye.
Ve perde:
Yazım belki biraz uzun olacak ve büyük olasılıkla da alışmış olduğumuz giriş, gelişme ve sonuç düzenine uygun olmaksızın sadece hep giriş bölümünde kalacaktır. Ancak, düşüncelerimi aklıma geldiği gibi sıralamam hem daha fazla deneyimi paylaşmam hem de Aspergerlilerin nasıl düşündüklerinin görülmesi açısından daha faydalı olacaktır. Zaten her halükarda, gelişme ve sonuç bölümlerini Aspergerli çocuk ve onun anne-babası kendine göre yazacağından o bölümlere girmeyeceğim ama kompozisyon derslerinde konmuş olan KURALLARI da atamadığım için elbette yazımı örneklerle süsleyeceğim.
İlk olarak, konuya eşimin bana sıkışık trafikte rahatsız olan Aspergerli çocuklarla ilgili olarak bildirilmiş olması nedeniyle çok hoşuma giden araba benzetmesiyle başlamak istiyorum.
İnsanları araba gibi düşünecek olursak, nörotipik insanlar da doğal olarak trafik içinde gördüğümüz arabalar olacaktır. Ancak, Aspergerli insanları hasarlı, bozuk ve çekici ile çekilerek gitmesi gereken yere götürülen arabalar olarak görmek yanlış olacaktır. Burada Aspergerli insanlar, direksiyon orta konumda iken düz gidecek şekilde direksiyon - tekerlek bağlantısı yapılmamış insanlar olarak görülmelidir. Yani hasarlı, bozuk ve işlevsiz değil, sadece farklıdırlar.
Aspergerin spektrum özelliği nedeniyle de, Aspergerli çocuğun düz gidebilmek için direksiyonu sağa mı yoksa sola mı ve kaç tur çevirmesi gerektiği ise zamanla öğrenilecek ve öğrendiği ölçüde de trafikte (NT dünyada) ilerleme kaydedebilecektir.
Araba ve aşağıda yapacağım benzetmeler için şimdiden tüm anne babalardan özür diliyorum. Ama açıklanması güç bir farklılık olması nedeniyle bu benzetmeler gerekli olmaktadır.
Bir diğer anlatım tarzı ise, nörotipiklerin beyinlerinde tamamlanmış bir resimle dünyaya gelerek 10.000 parçalık bir yapboz yapmaya çalışmasıdır. Hangi parçanın nereye gideceği konusunda tamamlanmış resme dayalı olarak bir sezgiye sahiptir.
Ancak Aspergerlide bu resim (sezgi) olmadığından, hangi uyaran ve hangi girdinin önemli olduğu bilinememekte ve beyin tüm uyaranlara açık tutularak parçalar bir araya getirilmektedir. Bu da beyine işlenecek çok fazla veri ve dolayısıyla baskı yüklemektedir. Her şeyde olduğu gibi buna katlanabilme seviyesi de kişiden kişiye farklılık göstermektedir.
Sezgilere dayalı olarak verilerin elenememesi nedeniyle bu kadar fazla verinin işlenmesi için bilgisayar gerekmektedir. Ancak bilgisayarlar da sadece bilgiyi talep edildiği zaman da saymakta ve bu bilgi ile bir şey yapamamaktadır.
Dolayısıyla, çocuklara bu verilerle başa çıkmasında yardımcı olmak üzere KURALLAR konmaktadır. Bu kurallara dayalı olarak çocuk bazı elemeleri yapabilecek hale gelmektedir.
Ama kurallar arasında bir öncelik sıralamasının da pekiştirilmesi gerekmektedir. Yoksa kurallar çeliştiğinde Aspergerli çocuk yine başa dönmektedir.
Örneğin, ben otobüsten inerken dışa doğru açılan bir otobüs kapısı şiddetli şekilde bir bayana çarpıp, kadının yere düşmesine neden olmuştur. Burada benim “insanlara yardım et” kuralım ile “düşen insanlara bakarak onları utandırma” kuralım ve hatta, bayanın etekli olması sebebiyle düşerken üzerinin açılabilecek olması nedeniyle “kesinlikle bakılarak onun utandırılmaması gerektiği” kuralı çakışmıştır. Bu nedenle ben hiç bir şey olmamış gibi inerek devam ederken arkadan inen insanların bayanın başına toplanarak ona yardım ettiği ve bana çok değişik şekilde baktıklarını gördüğümde buna anlam vermemiştim.
Bunun 21 yaşında üniversitede yaşanan bir durum olduğu düşünülürse. Bu kurallar arasında önceliklendirmenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır.
Bence, Aspergerli çocukların anne babalarını diğer çocukların anne-babasından ayıran en büyük fark, Aspergerli anne-babaların hiçbir zaman “çocuğum zaten bunu biliyordur” lüksü içinde olamamasıdır. Kuralları koyarken, her durumda sezgiye dayalı bilmenin olmadığı veya kısıtlı olduğu akılda tutulmalıdır.
Annemin başarılı bir şekilde kuralları ben de pekiştirirken, kendi düşünce tarzına göre kurallar arasında önceliklendirmeyi yapabileceğimi varsaymış olduğunu düşünüyorum.
Yukarıdaki örnekte, insanın can güvenliğinin ve sağlığının insanın utanmasından ve mahcubiyetinden önce geleceğini yıllar sonra öğrenmiş olmam da bunun bir kanıtıdır."
Arkası yarın...
4 Yorum:
Sardunya' nın Maşuk' u çok akan giden ve bilgilendiren bir yazı olmuş ellerine sağlık...
Yalın kuzumun iyi ki sizin gibi bir annesi babası var Su' yun da öyle...
sevgiler...
Funda TC...
Offf...
İlgiyle, ibretle, hayretle okudum..
Merakla ve heyecanla devamını bekliyorum.
Mektubun bu ilk kismindan anladigim kadariyla, aspergerli cocuklar, kurallarin ve oncelik siralamalarinin, sezgiden ziyade, anne ve babalari tarafindan belirlendigi bir ogrenme / sosyallesme sureci yasiyorlar. Ama, yine anladigim kadariyla, bu surec anne ve babanin tekelinde devam etmiyor. Yani, anne ve babalarindan ogrendikleri ezberin alternatifi oldugunu farkettikleri anlar da mumkun. Iste o anlarda, yani yeni ezberlerin eskileri dovdugu anlarda neler hissediyorlar? Yola nasil devam ediyorlar?
Sezgi konusu cok derin bir mevzu bu arada. Isin uzmani degilim ama inanan bir insan olarak kendi sezgim (!) bana soyle diyor: Aslinda hepimiz fitri bir sezgiyle dunyaya geliyoruz. Bazilarimizinki yuzeye cok yakin, lakin madencilikten nasibini almamis anne ve babalarin, sonra da cemiyetin elinde dipsiz kuyulara gomuldukce gomuluyor. Bazilarimizinki ise cook derinlerde; ancak imtihana ehil anne ve babalarin sabirli ugraslariyla gun isigini gorup gorunur oluyorlar. Tum yalinliklari ve yalinliklarindan ileri gelen guzellikleriyle :)
İlgiyle ve merakla okuyorum, okuyacağım.
Yorum Gönder