Sonra da bu yazıyı okudum
"Peki ne yapalım o zaman? Çocuğu alıp evimize mi götürelim? (Ki bu suç!) Onu çalıştıranları bulup biz mi cezalandıralım? (Bu da suç.) Para vermek yerine ona yemek mi ısmarlayalım? Para vermek yerine ona okul kitapları ve defteri mi alalım?
Yapabileceğimiz, yapmamız gereken tek bir şey var: Polisi aramak. Polisi zorlamak. Kamu yöneticilerini görevlerini yapmaları için zorlamak. Sosyal hizmet görevlilerini zorlamak.
‘Zaten polis de işini yapmaz ki’ deyip görmezden geldiğimiz her çocuk, unutmayın bir insan yavrusu. Onları mahkûm ettiğimiz hayatı görmezden gelemeyiz, vicdanımızı ‘Polis zaten işini yapmaz’ deyip temizleyemeyiz."
Tamamı için tık
Kaç gün takılır kalır ki Bedrettin vicdanlara? Kaç gün sonra kırmızı ışıkta beklerken arabada el çabukluğuyla kapıyı kilitler, camı kapatır, kafamızı başka tarafa çeviririz mendilci çocuğu uzaktan tespit edince. 3-5 gün en fazla...
1 Yorum:
Haberlere gore Bedrettin hastanede "ben annemi seviyorum, annemi istiyorum" diye aglamis. Dogru mu bilinmez, ama dogru olma ihtimali bile icimi yakti kavurdu.
Bir de, tamam bu cocuklarin anne ve babalari vicdansiz, yasadiklari kosullar acimasiz; ama polis mudahelesiyle yerlestirilicekleri yurtlarin, baslayacaklari yeni hayatlarin tehlikelerden ve tacizlerden arinmis olacagini kim garanti edebilir ki?
Iste tam da bu konuda yazilmis ve tesadufen, ama iyi ki, rastladigim birkac satir. Insanin icini satir satir dograyan cinsinden:
"Ya sokakta olmayanlar… Üzerinde bir çatı, önünde sofra, karnı tok, sırtı pek olan çocuklar çok mu güvenlikte! Belki bedenleri Bedrettin kadar korunmasız değil onların. Ama ya ruhları? Onları kim olmaya gönderiyoruz her sabah? En çok kim olabilirler? Onlar 41 bin sokak çocuğunu sahiplenemeyen 72 milyonluk körlüğümüzü 80 milyona, 90 milyona çıkarmak için mi büyüyorlar?"
Yorum Gönder