"Ankara, tüten baca kokusu, kırmızı otobüsler, sarı yaprakların dolduğu Cebeci Kızılay yürüyüşleri, yürüyüşler, “Fabrikalar, tarlalar...”, öğrenci dernekleri, küçük notlar, kendi aşk mektubunun postacısı kızlar, mektuplar, sigara ve anlamdan taşan çaylar, çaylar, duvarlara yapışan posterler, anlamlar sonra, hep anlamlar, en son yine çaylar, konuşmalar, evler, ev içleri, insan içleri...
Ooof... Of! Sevgilim! Sevgilim Ankara..."
Ece Ablacan ne güzel yazmış yine. Aklıma sadece Necatibey caddesinin gelmesi kafamın Maşuk'la dolu olmasından mı yoksa o caddede hala o dev ağaçların beni selamlamasından mı bilemedim.
2 Yorum:
:)) Bu kadının Ankara Hukuk'tan mezun olduğunu şu satırları okur okumaz tahmin edebilir insan.
Ece ablacan herşey hala tam da bu dediğin gibi Ankara'da. Aynı, herşey aynı... Bir gün gidersem buralardan temelli, ben de böyle sevgilim ankara diye yazabilecek miyim acaba? Gidebilcek miyim ya da?
Ben burda yaşadıklarımı o kadar sevdim ki ilk geldiğim günden beri, şehri sevmemek aptallık olurdu benim için.
Yorum Gönder