19.04.2013

Yavaşla!

Herşey "tez canlılığın" övülmesi ile başladı bende. "Ateş gibi ol!" denildi hep. En kısa sürede en çok işi yapabilmenin meziyet sanıldığı bir ekolde yetiştim. Tavşan - Kaplumbağa hikayesi sadece bir fıkra olarak kaldı. Kaplumbağayı yıllarca kulak ardı ettim. E doğal olarak da sabırsızdım. İstediklerim istediğim anda olsun isterdim. Hızlı yemekler yerdim, hızlı konuşurdum, hızlı kararlar alırdım. Ama karşıma çıkan insanlar bana hep sabretmeyi öğretmek üzere girmişlerdi hayatıma. Yavaşlama kararını bile çok hızlı aldım. Sonra...

Sonra zınk diye durdum. Yavaşlama değil düpedüz durmaydı bu. Başka türlü de yavaşlayamazdım. Önce gözlemlemeye başladım. Hızı farkettiğim anda da yavaş yavaş yavaşladım. Beklemeyi öğrendim. Bin parçaya  bölünüp binlerce işi kotarmaktansa işleri tek tek ele almaya başladım. Çevirilerimi bile hızlı yapardım eskiden.

Şimdi yemeklerimi yavaş yavaş yiyorum. Çevirilerimi yavaş yavaş yapıyorum. Sadece sözlü çevirilerde hala atlı kovalıyor gibiyim ama bu da dinleyicilerin uyumamasını sağlıyor. O konuda şimdilik idare ediyorum. Arkadaşlıklarım da yavaş yavaş. Kimsenin beni tüketmesine benim de kimseyi tüketmeme fırsat vermiyorum.

Geçen hafta enteresan deneyimler yaşadım. İş için gittiğim bir yurtdışı seyahatinde daha iyi gözlemledim neden yavaşlamamız gerektiğini, nasıl şımarık yaşadığımızı, en basitinden iki adım yürümeye üşendiğimizi, makam sahibi oldukça dünyanın bizim etrafımızda nasıl daha hızlı dönmesini beklediğimizi. Hizmet sektöründe sadece hizmet için para verdiğimizi unutup o hizmeti sunanları da satın aldığımızı zannettiğimizi. Örneğin restorana gidince siparişin hemen gelmesini beklediğimizi. Konuşurken hemen sonuç almak istediğimizi. Bir durup düşünmediğimizi.

Tüm tüketimlerimi yavaşlattım. Mesela bir kitap okurken bile bildiğin çay demler gibi çeviriyorum sayfaları. Hayatımı kısık ateşe aldım. Lezzetlendiriyorum. Herkese de tavsiye ediyorum.

10 Yorum:

İlknur dedi ki...

Çok denedim başarısız oldum çoğu kez :( büyük şehirlerin negatif getirisi olarak görüyorum. İster istemez hızlı olmak durumunda kalıyorsunuz :(

Adsız dedi ki...

Momo Michael Ende'nin bir romanı okudunuz mu ? tamda sizin yazdığınız gibi yazmış..yavaşlamak ve zamanı daha verimli kullanmak ile ilgili..okumadıysanız tavsiye ederim..sevgiler..ışıl

Kiremithanem dedi ki...

Herseyin asirisi zarar derler ya orta yolu da bulmak zor agir gitmek de kosmak da..sanirim asil zamani degerlendirmeyimiz gerekiyor,sevgiler birakiyorum hayirli cumalar.

hüznün tadı dedi ki...

Bir emekli olarak yaşamı yavaş yaşamayı seviyorum. Ama büyük bir şehirde çalışan için bu çok zor ne yazık ki.

parıldayan çiçek dedi ki...

Hızlı düşünüp yavaş yaşamak gerek.Yaşamın keyfini çıkarmak.Yaşamdan, yediklerimizden, sevdiklerimiz ile yaptığımız sohbetlerden zevk almak, içimize sindirmek gerek.Sevgiyle kalın

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

Bu yazı ben de büyük bir farkındalık yarattı.
Ne çok şeyi atom bombası hızında yapmaya çabaladığımı farkettim :S
Şimdi sayende köşeme çekilip nasıl yavaşlayabilirim onu düşüneceğim ...

Benden Bizden dedi ki...

Tebrik ederim, zor olanı başarmışsınız. Darısı başımıza :)

Defne Soysal dedi ki...

Hoşgeldin aramıza:))

Adsız dedi ki...

nihayet...ses seda çıkmayınca temelli gittiniz sanmıştım...yavaşlamak. evet.ama nasıl? sevgiler pınar

NEFİSE dedi ki...

iyi demlenmeler ....lezzetinden yenmezsin sen şimdi ....:)seviyorum kız seni ....hah aha aha