30.06.2006
iki ilk
ne çok şey var keşfedilecek, halıdaki desenler, ortalıkda sirkülasyon halinde dolaşan kumandalar, telefonlar, terlikler, gazetelikteki basılı yayın malzemeler ve de nihayet çekmeceler
tak tak tak diye sesler geldi, ihtimal vermedim. Devam edince "dur bi bakayım" dedim ve de çekmeceye iki eliyle asılmış Kaplumbağamızı görünce o kadar mutlu oldum ki:) büyüdü de yaramazlık yapıyor diye. Hemen çekmece tanıtıldı, içindekiler elletildi, sonra ciddi bir ifadeyle çekmece kapatıldı ve bitti denildi. Öyle bir baktı ki yüzüme:) Dayanamadım güldüm, o da güldü:)))
Baba aşkı
Aktris ilk defa itiraf etti
"Babamı Kaplumbağadan çok kıskanıyorum"
"Babam şöyle iyi babam böyle güzel"
"Babam babam babam"
Başladı o meşhur aşk işte:)
yaz yağmuru
28.06.2006
Bir o yana bir bu yana yatmaaa şaşkınnn
Onunla beraber ben de öğrendim şaşırmayı herşeye. Beraber gözlerimizi büyüterek bakıyoruz gözümüzün ötesinde gördüğümüz herşeye. Rüzgar yaprakları nasıl oynatıyor bilemiyoruz ama dakikalarca büyülenerek izliyoruz. Ya da nasıl oluyor da parmaklarımızı tek tek hareket ettirebiliyoruz? Birbirimizin ellerini hayretle seyrediyoruz, o benim parmaklarımı oynatışıma şaşırıyor bense onun ellerinin ipek bulutlardan farkını anlamaya çalışıyorum. Adımızı sesleniyorlar arada, bakıyoruz, gülümsüyorlar, taklit ediyoruz, biz de gülümsüyoruz. Neden bağırarak çağırıyorlar bilmiyoruz ama... Bazen o çığlık atıyor, ben çığlık atmasına bakıyorum, o da benim bakıp bakmadığıma... Öğrenilecek ne çok şey varmış da bilmiyormuşum ben, onun gözüyle bakınca kocaman herşey ve hiçbirşey bilmiyorum. Şaşırıp duruyoruz beraber herşeye işte. Gözlerimizi aça aça:)

25.06.2006
fotoğraf gibi yaşadım
Cumartesi günü bol bol gezdik, Karun'la buluştuk, balkonumuza o kadar güzel aksesuarlar aldık ki... bir de kendime nihayet lavanta özlü bir parfüm buldum. Çok mutluyum:) Daha da güzeli nihayet alacağımız fotoğraf makinesine karar verdik:) Artık bizim de bir fotoğraf makinemiz olacak... bu çektiklerimi ben video kameramızın fotoğraf çekme fonksiyonunu kullanarak çekiyordum. Çok yakında benim de olacak bir fotoğraf makinem, Maşukun anneler günü hediyesi:)))
Pazar günü ise dışarı çıkmayalım dedik, tüm gün balkonla uğraştık, tek tek çiçeklere bakım yaptık, balkonu süsledik, rüzgar güllerini yeniden yerleştirdik, minik mum konulan kandil gibi birşey alıp koyduk masamızın üzerine, bir de sarı üç tane minik saksı.
Sonra film seyrettik, yemek pişirmedik hiç, dışarıdan söyleyip keyif yaptık, tüm haftasonu boyunca da kahvaltı ve çay fasıllarını balkonda geçirdik. Akşam üzeri bahçeye indik, Maşuk bahçeyi suladı, ben biraz kaplumbağa biraz kabus komşularla vakit geçirdim...
Rüzgar gülleri, sardunyalar, lavantalı kokular, fotoğraf makinaları, elele-kolkola-dizdize...
Bu haftasonu ipek bir kumaş gibiydi, hiçbir yere takılmadan aktı geçti, serinlik verdi, mutlu etti...

23.06.2006
sergi- diş
Park da gezerken bebekli bir kaıdn yaklaştı bize. Bir fark ettik ki bebek arabamız aynı. Biz pusetimizi markasız aldık. Üç tekerlekli, çok ama çok hafif ve de minik arabamızın bagajına sığıyor. Kriterimiz benim tek başıma idare edebilmem, Kaplumbağa kucağımdayken tek elimle katlayabilmem falandı. Ama kimsede görmemiştik aynısından düne kadar:) bu vesileyle tanıştık o anne ve bebeğiyle. Kızı da Kaplumbağayla aynı ayda Eylülde doğmuş, birbirlerine farklı gezegenlerden gelmişler ama yine de aynı galaksinin evladıymış gibi baktılar. Minik prensesin iki alt diş çıkmıştı ve biz tam diş sohbeti yaparken olan oldu. Hayatımda ilk ve muhtemelen son defa gördüğüm o anne, benim merakla ve sabırsızlıkla beklediğim, her gün elimle kontrol ettiğim Kaplumbağanın dişinin çıktığını gördü:))))
Dişinin çıkması bizim için çok önemli çünkü biz Kaplumbağa'da kendimizi o kadar şartlandırmışız ki mesela yürürken ne kadar zorlasak da hayal edemiyoruz, ya da ilkokula gittiğini, kendi başına yemek yediğini, ne bileyim tuvalete gidebildiğini falan. En fazla bir kaç hafta sonra nasıl olabilir diye hayal edebiliyoruz. O kadar.
Birazdan bardakla deney yapacağım. Bakalım tık tık ediyor mu:)))

rüyalarımız
22.06.2006
21.06.2006
hey gidi

Bunlar yeni konuklarımız. Sultan Ana ve limonla zeytini... Aktrisim gitmeden önce süt verdi hergün. Şimdi alıştılar bize. Her akşam üstü bekliyorlar:) Akşamüstü neşemiz oldular:)
Aktris şimdiden döneceğim diyor oraya. Bu sene erken pes etti. Rekabet ortamı böyle birşey olsa gerek:) Kaplumbağa doğmadan önce 2-3 ay kalırdı anneannesiyle, gezer dururlardı. Bakalım bu sene nasıl olacak.
Kaplumbağa biraz sözlerimi anlamaya başladı sanırım. Hayır diyince donup öylece yüzüme bakıyor, kıyamayıp öpüyorum parmaklarını tek tek.
Ben Aktris gittiğinden beri çok afalladım evde. Aktris doğduktan sonra demiştim ki: Yahu bu kız aramıza katılmadan önce bir naapıyorduk Maşuk, Ediyle Büdü gibi miydik, ne yer ne içerdik, nerelere giderdik, hafıza sıfırlandı... Şimdi Kaplumbağa da katıldı ya bize, Aktris ilk defa ayrıldı o doğduğundan beri. Ben dün gece şöyle düşünürken buldum kendimi: Yahu ben tek çocukla sıkılmadan nasıl yaşadım 8 sene, bir de yoğun olurdum, koştururdum, nereye koşturuyordum, ne işim gücüm vardı benim, bak kız gitti, yapacak hiçbirşey bulamıyorum...
Nasıl da hayat şekillendirdikçe beni ben de hafızayı sıfırlıyorum. Aferin bana:)
Bir de bu aralar kaybettiğim tüm yakınlarımı hatırlayıp duruyorum gün içerisinde, evde mesela yatak odasından mutfağa yürürken, ya da evi toplarken, ya da bilgisayarda iş yaparken.Sabahleyin yatağı toplarken Maşuk'un alyansını görünce aklıma geldi canım Bone Collector'ımız. O bizi götürmüştü bir arkadaşına, iki külçe altın almıştık (külçenin minnacık olduğunu ben ilk defa orda görmüştüm), al demiştik, bize el yapımı bir çift alyans yap, fakat ben altın takmam, sevmem, böyle gümüşlü falan olsun, arkadaşı da elleriyle yapmıştı alyanslarımızı, hatta minik çekicinin izleri bile var üzerinde hala. bu fikri bize o vermişti, sonra kızmıştı üçümüzün kısa bir süre paylaştığımız evden evlenerek ayrıldığımız için... hey gidi günler.

20.06.2006
ah be maşuk
- Kaplumbağanın xxx 2 maması yok orda. xxx yerine yyy2 var. ne dersin? bırakayım mı mamayı? olmazsa bir ara uğrayıp markete sırf mama alırız?
- al yyy 2 canım boş zamanlarımızı başka türlü değerlendiririz, markete gitmektense ne bileyim bir nergizin yapraklarının zarafetini incelemek, bir kelebeğe hayranlıkla bakmak ya da ne bileyim camız gibi balkonda oturarak değil mi canım?
peki canım:) bizim balkonda nergis yok ki canım:) camızı da görürsün sen canım:)
ukala tezgahtarlar gibi canım demeyi bırakalım mı canım:)
ama yok sen de:)
sabahleyin bulaşık yıkarken aklıma şöyle bir slogan geldi:
"hayatımı paylaştığım adamla blogumu da paylaşırım"
Bitti.:)
gece sohbeti
19.06.2006
mutluluk
17.06.2006
14.06.2006
kırmızı gülümseme
Kalktım, baktım gülmüyorum değişiklik yapayım dedim, aynaya baktım, çok uzamışlar dedim kahküllerimi kestim kısacık, ama boyu da uzun bu saçların dedim, kesemedim, güldüm kendime, hiç de sevmediğim, asla giymem dediğim kırmızı bir elbise giydim, kırmızı bir de ruj sürdüm sabahın köründe (ki ben herhalde 6 ayda falan bir ruj sürüyorum zira maymun popolarını hatırlıyorum ruj sürünce), anısı kalsın diye fotoğrafımı çektim, kahvaltı yaptım havalı havalı, gittim geldim aynaya baktım, yok dedim bu ben değilim, attım elbiseyi üzerimden, giydim siyah şile bezi bol pantalonumu, üstüne kırmızı ip askılı bluzumu, saçlarımı topladım, bandanamı başörtüsü gibi bağladım, hayatımda ilk defa ayak parmaklarıma kırmızı oje sürdüm, sırf o kırmızının hatırına başımdaki eşarbı kırmızı seçtim, kaplumbağaya baktım, güldü bana, tamam dedim oldu böyle.
şimdi gülümse!

13.06.2006
beyaz salon

allah tependen vuracak picasa
Güzelsin hoşsun da Picasa'm bazen neden boşsun... Sardunyan yazmış bu kesik parmaklarla satırlarca da cart diye nereye uçurmuşsun sen o güzelim kelimeleri... Amaaaaan, baştan yazamam ki... deneyim
- Haftasonu yağmurlar, bulutlar, basınç değişikliği vb sebeblerden dolayı allah sizi inandırsın sloth gibi yattık, uyuduk, uyandık, çay kahve içtik, toprakla uğraştık sonra yine yattık, uyuduk, uyandık, çay kahve içtik, toprakla uğraştık sonra yine yattık, uyuduk, uyandık, çay kahve içtik, toprakla uğraştık sonra yine yattık...
- Uçan Hollandalı Karun gelecekmiş bu aralar, bir aralar, yakın aralar bize, evde bir bayram havası...
- Güller soldu, yerine yukarıdaki zambaklar açtı, bahçenin kokusuyla direkt sarhoş olunabilir güneş batarken. Gülleri budarken eller kolar hafif çizdirildi, üstüne bir de sol elin işaret parmağı meyve bıçağıyla kesildi, saçlarımı tararken ya da ısladığında pek sızlıyor...
- Bugün ilk defa Kaplumbağayla tek başıma hastaneye gittim, veznede sıra bekledim, kan ve boğaz kültürü örneği aldırdım, arada mama yaptım içirdim, laboratuara götürdüm örnekleri ve tüm bunları yaparken can dostum pusetimi sağ koluma monte ettirmeliyim diye düşündüm. Hayatımda hayatımı son zamanlarda bu kadar kolaylaştıran başka bir icat var mı diye düşündüm, bulamayınca endüstri mühendislerine ve bu nadide ürünün tasarımına, geliştirilmesine en ufak katkısı bulunan herkeslere teşekkürü bir borç bildim...
- Bankadan bugün işsizlik maaşımı alırken (Evet bir Avrupalı gibi işsizlik maaşıyla geçiniyorum ben hatta sefa sürüyorum zira sabit giderlerim -yol, yemek, bakıcı vb- sıfırlarken elime geçen 3 kuruş hayatımı kurtarıyor) bankadaki herkes, başka bir uzay gemisinden yanlışlıkla ışınlanmış tüm mürettebat bana o kadar güzel davrandı ki ağlamak istedim, yarın kocam uğrar alnınızdan öper sizin dedim ama duyurmadım:)
- Başka yazacaklarım vardı ama unuttum. Belki sonra hatırlar da yazarım.
- Picasa picasaaa duy sesimiziiiii lütfeeen bu sefer silme kelimelerimiziiiiii
- Hala hatırlayamadım
- Tık yok
- Başlığı bile yazmıştım ama ekleyim bunu da dedim: Burcu! Bana yazdığın o tek cümle beni hala mutlu ediyor:)
9.06.2006
yaz molası
Şimdi hava böyle ya... Benim canım yine Amasra'ya gitmek istedi. Balık yemek istedi. Çarşıyı gezmek, belediye çay bahçesinde çay içmek istedi. Sabah denizin kenarında kahvaltı yapmak istedi.
Bugün Aktrisimin yılsonu gösterisi vardı. Sağsalim, kazasız belasız atlattık:))) Darısı gelecek seneye. Bu arada yaptıkları dans gösterisi bence nefisdi. Galiba eğitmensiz, sırf istedikleri gibi yaptıkları için o kadar senkronize ve uyumluydular. Ah bu kızlar...
Ah bu yağmur havası
Ah bu toprak kokusu....
Resim: Mayıs/ Isparta/ Eğirdir Yolu

7.06.2006
dereotunun tarif edilmez serinliği (hıı?)
(Bu fotoğraf sırf bana inanılmaz mutluluk veren bir fotoğraf olduğu için, aslında aşağıda yer alan konuların hiçbiriyle uzaktann yakından alakası olmamasına rağmen, serinlik vehuzuru bir anda çağrıştırdığı için konuldu.
Balkonumda dereotu yetiştirmenin bu kadar mutluluk vereceğini bilseydimmmm...
Ohoooo....)
Zaman: Öğle sıcağı
Katılımcılar: Nimet, Crescent ve Kuğu Boynu, Sardunya ve Kaplumbağası
Konular: Blog alemi, salatalar, zeytinyağlı enginar, Halep işi Köfte, Kaplumbağa, iş yeri maceraları, dallama, Crescent'in takıları, Nimet'in becerileri, Kuğu Boynunun şahane kolyesi, vs vs vs
Sonuç: En kısa sürede bir daha toparlanılsın ve toplanılsın.
Yorum: Nimet'in saçı gözümde büyük sükse yaptı, ayaküstü dedikodu faslı takdir topladı, Crescent'in çok güzel olduğuna bir kez daha şahit olundu, nasıl kibar ve narin ve papatya gibi zarif ve ince denildi, Kuğu Boynu aynen hayal edildiği gibiydi ve gerçekten de Kuğu Boyunlu denildi, nasıl gülen gözler böyle ışıl ışıl, Kaplumbağa'ya kolyesiyle şahane bir jest yapmıştı, ayakta alkışlandı:)
E böyle bir aktivite sonrasında evime gelen canım arkadaşımla yaptığım balkon sefası da kreması oldu leziz günün... Çaylar içtik, patates salatası, peynirli kek yedik, kola içtik, çocuklara güldük eğlendik, misdi misssss
Bu arada Maşuk bana son aylarda gördüğüm en güzel film olduğunu düşündüğüm bir eser seyrettirdi: Genesis, 1998 yapımı, 30 dk, Nacho Cerda. Maşuk'un dediğine göre Aftermath (ki bir başka şaheseri olarak kabul ediliyor) pek izlenesi değilmiş ancak bu Genesis beni dağıttı, duman etti. Israrla arayınız torrent'lerde:)
Bugün Kaplumbağa ilk ağlama krizini geçirdi. Ben zaten sabahın 7'sinde Aktris ile bir başka ağlama nöbeti yaşadığımdan çok gelmiş olacak ki attık kendimizi sokağa. Önce Maşuk'un Yeri'nde Pal Sokağı Çocuklarının Annesi ile (ki artık şahsına özel bir takma ad bulsam iyi olacak cancağızım bu pek uzun oluyor) sohbetli, gülüşlü, dertli ve neşeli, püfür püfür gölgelikli bir yemek yedik, pek iyi geldi (fakat farkettim de bu post genel olarak bir yeme içme etrafında dönüyor - tıpkı benim bünye gibi). Çok sevdiğim dergilerin Haziran ayı sayısı gelmiş, kapıldı, Yolda bir baharatlı bir de yeşil yaprak tazeliğinde apayrı iki koku alındı.
Amaaaan işte harala gürele...pek keyifli, hareketli, mutlu....
(bu arada kendime yeni bir template arıyorum, bulanların bana bildirmeleri rica olunur)

5.06.2006
Ne diyim ben sana
Madem öyle işte böyle
Bir önceki yazımı okuyan Maşuk da bir afra bir tafra
Aman efendim blog sırf kendim, arkadaşlarım ve çocuklarım olmuş da
Kendisine hiç yer kalmamış da
O kendine yer açacak bir blog bulurmuş da
Özet: Kıskandı
Sonuç: E hoşuma gitti tabi :)
Çözüm: bu post Maşuk'un
Resim: Maşuk ve Kaplumbağa'nın mama keyfi

ya da bir ilkbaharsan yolun başındaysan
"Hah" diyorum "bari müzik açayım da geri fonda çalsın dursun"
"Yalnız kaldıysan
Kalkıp pencereden bir baaaak
güneş açmış mı
yağmur düşmüş mü
dön bak dünyayaaaaa"
(Aaaah ahh Kulakların çın çın çınlasın emelim arzum)
Sonra saman nezlesi yine teslim alıyor beni, hapşurup duruyorum, içimden de "dur" diyorum, "en iyisi madde madde yazmak" zira gündem birbirleriyle alakasız maddelerle dolu.
Mesela cuma- cumartesi gelenimiz gidenimiz oldu epey (bir başka post'a bıraktım ayrıntıları)
Mesela pazar günü ilk defa Beynam'a gittik ailecek, poğaça yiyip kola içip, hamakta sallanıp, ailecek Kapluş için hazırladığım havuç çubuklarını kemirip döndük evimize.
Mesela Kaplumbağa'nın fizik tedavisi için kontrolü yapıldı cumartesi günü, gayet iyi gidiyor herşey, ama bu ay oturmaya ve kolları üzerinde yüzüstü yatarken göğsünü kaldırması için çalışmalar yapacağız ve zaten hala oturmuyorsa bir ay sonrasında gelişimde gerilik var diyip beni gerecekler.
Mesela Aktris'in okul kapanır kapanmaz geniz eti ve bademcikler silsilesi operasyonu olması gerekiyor, artık geceleri adam akıllı horluyor, ağız yapısı da bozulacak, garibimi saman nezlesi sobeledi, hapşurup duruyor sürekli, geceleri uyanıyor, cuma günü okulda dans gösterisi yapacakmış, sürekli bu gösteriden bahsediyor, deli gibi öksürüyor, öksürüğü geçsin de gösteriye katılsın diye elinden geleni yapıyor.
Mesela 24'ü izlerken Maya'nın ölümü (ki fazla dramatik olduğunu bilsem de) hüngür hüngür ağlatıyor, ölen çocuğunun yanağına son kez dokunan anneyi görünce dayanamıyorum.
Mesela bu gündem maddelerinin çoğu kimseye ilginç gelmeyecek, ben de zaten sırf gelecekte bakıp da hatırlayayım diye bugünleri şifreli, anahtar kelimeli , bond çantalı yazıyorum özelleri.
Aaa unutuyordum mesela biyonik kedi geldi Ankaraya ama hala sesi çıkmadı:)
Mesela yarın Kuğu Boynu ile buluşulacak, Nimet, Crescent ve ben ve Kuğu Boynu ve ağır misafir Kaplumbağa'mız:)
Aklımda en çok çocuklar var yine. Kaplumbağa'yı serumlu, iğneli, ilaçlı ve bilumum hastane teçhizatlı görmeye alıştım, katlanıyorum ama nedense Aktris'e narkoz verileceği düşüncesi elimi ayağımı buz kesiyor... amaaan bu da dert mi, herkes nelerle uğraşıyor...
Hadi kalk git meyve suyu içi, kalk hadi kalk aaaaa....
Şttt ne diycem, yukarıdaki fotoğraf var ya
Balkonumuzdaki sardunyalardan birinin yavruları
Öper ellerinizden...

3.06.2006
pamuk prenseeeeeeeess
Şimdi yaz geldi ya, benim ayaklarım yine sudan çıkmaz oldu. durup durup foşşş diye koca kova dolusu suyu balkona boşalttım mı, hafif süpürdükten sonra o sulara şap şap yaparak ayaklarımı serinlettim mi... nefis, şahane leziz. Bir de meyve suyu yapıp bol buzla içine birkaç yaprak taze nane atma keyfi var ki ona da dün gece başladım... TV'den yaptığım ilk alışverişin aslında son aylarda yaptığım en mantıklı alışveriş olduğuna karar verdim. Büyülü kurşun diyelim:))) Mühendislik ne harika birşey...
Dün Pal Sokağı Çocuklarından en küçüğünün gösterisini izlemeye gittim. Şahane bir dans gösterisi seyrettirdi bize. Fakat koptuğum an drama gösterisinde külkedisi oyununda üvey annenin külkedisini sürekli "pamuk prenseeeeeees" diye çağırması, bir de külkedisi kaçarken ayakkabısını düşürmeyi unuttuğu için sahne kenarından sahneye fırlatılıp uçarak düşen ayakkabı oldu...
Fakat çocukların da en sevdiğim hareketi böyle süslü püslü giydirirler kızlar, saçlar falan o biçim, çocuk sahnedeyken ya da yolda yürürken eteğini kaldırır külodunu çekiverir, ya da poposunu kaşır. Nasıl saflar... nasıl güzeller...
resim: bahçemizde çardağa giderken sağdaki en son gül ağacından alınma/geçen hafta sanırım
